Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.Davacı, yapılacak bir kısım işler için davalıya bu tarihlerde banka havalesiyle ödemeler yapıldığını, davalının üstlendiği işleri yapmadığı gibi bedeli de iade etmediğini, bu itibarla sebepsiz zenginleştiğini, takibe geçildiğini, itiraz edildiğini, itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini dilemiştir. Davalı, ticaret mahkemesinin görevli olmadığını, davacıya elden borç verildiğini, davacı tarafça yapılan ödemelerin borca karşılık olduğunu, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı eldeki bu davayla bir kısım işlerin takibi için davalıya para gönderilmesine rağmen kararlaştırılan işlerin yapılmadığı gibi bedelin de iade edilmediğini ileri sürmüş, davalı ise; havalelerin verilen borç nedeniyle geri ödemeye ilişkin olduğunu açıklam??ştır. Davalı gerekçeli inkarda bulunmuş olup ispat yükü bu durumda davacıda olup, esasen mahkemenin de tesbiti bu yöndedir. Nitekim 30.6.2005 tarihli celsede yemin hakkı hatırlatılması üzerine; davacı vekili 7.7.2005 tarihli yemin metnini düzenleyerek davalı asile tebliğe çıkartmış, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, usulüne uygun bir tebligat yapılmamış, ayrıca tebligat üzerine verilen meşruhatın da HUMK'nun 337 maddesinde açıklanan şekilde olmadığı anlaşılmış, davalı vekilinin 15.9.2005 tarihli oturumda "yemin teklifini kabul etmiyoruz, yeniden yemin davetiyesi çıkartılmasın" şeklindeki beyanı üzerine yemin davetiyesi çıkartılmasından vazgeçilerek davanın kabulü yönüne gidilmiştir. HUMK'nun 63. maddesi son cümlesi "yeminin kabul veya reddini beyan için ancak yemin edecek kimse tarafından yemin teklif olunan meseleye ittila kesbettikten sonra verilebilir." hükmü vazedilmiş olup, davacı vekilinin vekaletnamesinde teklif edilen yemini kabul veya redde özel yetkisi varsada; davalı asilin davadan önce düzenlenen böyle bir vekaletnameyle yemin konusunu bilerek özel yetki verildiğinin kabulü mümkün olmadığı gibi, onay verdiğine dair bir bilgi veya belgede mevcut değildir. Yetkisiz vekilin duruşmadaki bu beyanı bağlayıcı olmayıp, bu beyana dayalı hüküm tesisi de mümkün değildir. Dairemizin ve Yargıtayın yerleşik uygulamaları bu yöndedir. Öyle olunca; mahkemece, davalı asile HUMK'nun 337. maddesine uygun yemin davetiyesi tebliğ edilmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece açıklanan hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, 9.2.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.