Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16106 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 26229 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi(Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)Taraflar arasındaki tüketicinin açtığı menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, konut almak amacıyla davalı bankadan 30.000 TL tutarında konut kredisi kullandığını; ancak konutun maliki evi satmaktan vazgeçince, bankayla görüşerek krediyi kullanmayacağını bildirdiğini, davalı bankanın da hesabına yatırdığı 30.000 TL'nı iade aldığını buna rağmen davalı bankanın kredi sözleşmesine dayanarak kendi ve kredi sözleşmesinde kefil olanlar aleyhine icra takibi yaptığını, takibin hukuka aykırı olduğunu, davalıya borçlu olmadığının tespitine, hakkında başlatılan takibin iptali ile davalı aleyhine %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.Davalı davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafın davalıya borçlu olmadığının tespiti ile Ordu 2. İcra Müdürlüğünün 2011/4681 esas sayılı dosyasındaki takibin iptaline, davalı tarafından davacının hesabından yapılan herhangi bir kesinti olmadığından kesintiler ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, davalı tarafın davacıya alacağın %20 oranında icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmiş, verilen karar davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu' nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu' nun 297. maddesinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 297. maddenin 2. fıkrası ile "Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü getirilmiştir.Somut uyuşmazlıkta, açıklanan yasal düzenleme gözetilmeyerek Mahkemece verilen kısa kararın 3 nolu fıkrasında “davalı tarafın davacıya alacağın %40 oranında icra inkar tazminatı ödemesine” denilmişken, gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 3 nolu fıkrasında “davalı tarafın davacıya alacağın %20 oranında icra inkar tazminatı ödemesine” karar verildiği, böylece kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulması nedeniyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu' nun 297. maddesi gereğince hükmün bozulmasını gerektirmiştir. 2-Bozma nedenine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 2. bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 18/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.