Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1580 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 9623 - Esas Yıl 2016





... vekili avukat ... ile ... vekili avukat ... aralarındaki dava hakkında ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 04/04/2013 tarih ve 2011/548-2013/165 sayılı hükmün Dairenin 25/01/2016 tarih ve 2014/46672-2016/1340 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde dvacı avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu.KARARDavacı, ev almak için uğraştığı sırada davalı dünürünün kendisine bir ev bulduğunu söylemesi üzerine, emlakçılık yapan ...'ya gittiklerini, davalıya yapacağı iş karşılığında bir miktar komisyon vermeyi, elinde bulunan 39.000,00 TL'yi de davalıya vererek bankada hesap açılmasını, günü geldiğinde evin satışı için bu parayı emlakçıya ödemesini kararlaştırdıklarını, davalının bu parayı alarak bankaya yatırdığını, işlerin uzaması nedeniyle evin başkasına satıldığını, parayı davalıdan talep ettiğinde davalının beyanına göre bu paranın hırsızlar tarafından çalındığını, davalının bu parayı ödeyeceğini söylemesine rağmen ödemediğini ileri sürerek, 39.000,00 TL'nin çalındığı tarihten itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davacının kendisine 37.800,00 TL teslim ettiğini, bu parayı banka hesabına yatırdığını, kredi işlemlerinde gecikme olunca evin başkasına satıldığını, davacının parasını iade etmek için banka şubesine gittiğinde şube çıkışında paranın çalındığını, olaya karışan Fatih isimli kişinin mahkum olduğunu, olayda kusurunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davacıya ait paranın davalı uhdesindeyken dava dışı ... tarafından kapkaç suretiyle çalındığının mahkeme kararıyla sabit olması karşısında davalının davacıya kusuruyla vermiş olduğu zararlandırıcı bir eyleminin olmadığı gerekçesi ile sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiş; hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm Dairemizin 25.01.2016 gün 2014/46672 esas, 2016/1340 karar sayılı ilamı ile bozulmuş, bu kez davalı tarafından karar düzeltme yoluna başvurulmuştur. Davacı dava dilekçesinde “ev satın almak için uğraşırken dünürü olan davalının kendisine bir ev bulduğunu, emlakçılık yapan Fatma Sabırlı isimli şahsa gidilip, alınacak ev için anlaşmaya varıldığını, emlakçıya 1000 TL kaparo olarak ve davalıya da yapacağı iş karşılığında her ikisinin kararlaştıracağı bir miktar komisyon sözü verildiğini, bu anlaşma üzerine yedinde bulunan 39.000 TL.yi davalıya günü gelince ev satışı için emlakçıya ödemesi için verdiğini, davalının bu parayı bankaya yatırdığını, bilahare emlakçının evi başkasına sattığını öğrenmesi üzerine davalıdan verdiği parayı geri istediğini, davalının bankadan parayı çektiğini ancak yolda çaldırdığını, davalının gereken özen ve hassasiyeti göstermeyerek parayı başkasına kaptırdığını” ileri sürerek söz konusu paranın davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı gerek cevap dilekçesinde ve gerekse savcılık ifadelerinde davacının satın alınacak ev nedeniyle bu parayı kendi rızası ile verdiğini, kendisinin de davacıya yardımcı olmak için parayı alıp bankaya yatırdığını, evin başkasına satılması üzerine davacının parayı istediğini, iade etmek amacıyla parayı bankadan çektiğini ancak kapkaç suretiyle paranın çalındığını, bir kusurunun olmadığını savunmuştur.Dava alacak isteminden ibarettir. Dava konusu paranın ev alma işi nedeniyle davacı tarafından davalıya verildiği, evin başkasına satılması üzerine davacının verdiği paranın iadesini istediği, davalının da uhdesinde bulunan parayı davacıya geri vermeyi kabul ettiği hususları tartışmasızdır. Uyuşmazlık; dava konusu paranın davacı tarafından davalıya komisyon karşılığı aracılık yapması için vekaleten mi yoksa parayı saklaması amacıyla emaneten mi verildiği noktasında toplanmaktadır. Dosyadaki belgeler ve ceza dosyası incelendiğinde; davacının 60.000 TL. bedelle emlakçıdan bulduğu evi almayı kararlaştırdığı, davacı uhdesinde bulunan dava konusu paranın ev alma işi nedeniyle davacı tarafından 2009 yılı Temmuz ayı başında davalıya verildiği, davalının da parayı bankaya yatırdığı, alınacak evin satış bedelinin kalan kısmının davacı tarafça kredi ile tamamlanmaya çalışıldığı ancak bu süreçte evin emlakçı tarafından başkasına satılması üzerine davacının bu amaçla davalıya vermiş olduğu paranın iadesini istediği, davalının da parayı iade etmek amacıyla çekmek üzere 07.07.2009 günü ilgili bankaya gittiği, bankanın siyah bir poşet içinde parayı davalıya teslim ettiği, ancak içinde para bulunan poşetin kapkaççılarca yolda davalının elinden çalındığı, davalının hemen karakola gidip şikayetçi olduğu, akabinde kapkaççının yakalandığı ve tutuklandığı, nitekim açılan ceza davasındaki yargılama sonucunda da neticeten 5 yıl 10 ay hapis cezası ile mahkumiyetine karar verildiği, davacının ise bu kapkaç olayından 3 hafta sonra 31.07.2009 tarihli dilekçesi ile davalının parayı iade etmemek için çaldırdığını bahane ettiği iddiasıyla dolandırıcılık suçundan şikayetçi olduğu, müsnet suçtan davalı hakkında takipsizlik kararı verildiği, davacının, henüz olayın sıcağı sıcağına iken verdiği savcılık şikayet başvurusunda davalıyla ev alım işi için komisyon karşılığı anlaştıkları yolunda herhangi bir bir iddiada bulunmadığı görülmektedir. Davacının bu iddiasını olaydan 2 yıl sonra açtığı işbu davada ileri sürdüğü, ancak dosya kapsamına göre davacının bu iddiasını doğrulayan herhangi bir delil bulunmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davacının almak istediği ev için davalının komisyon karşılığı kendisine aracılık yaptığı ve böylelikle taraflar arasında vekalet ilişkisi kurulduğu yolundaki iddiasını ispatlayamadığı sonucuna varılmıştır. Buna göre uyuşmazlığın vekalet hükümlerine göre çözümlenmesinin mümkün olmayıp, davanın B.K. 561.maddesinde tanımlanan saklama sözleşmesi kapsamında nitelendirilmesi gerektiği, ceza dosyası içeriği ve tüm deliller bir arada değerlendirildiğinde ise kapkaç eylemi nedeniyle zararlandırıcı olayın meydana gelmesinde davalının bir kusurunun bulunmadığı anlaşılmış olup, davanın reddine dair verilen mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu ve onanması gerekirken, temyiz ilamında yazılı gerekçelerle hükmün zuhulen bozulmasına karar verildiği bu kez yapılan inceleme ile anlaşılmakla davalının karar düzeltme talebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 25.01.2016 tarih ve 2014/46672 Esas, 2016/1340 Karar sayılı bozma kararının kaldırılmasına, hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 124,90 TL. harcın temyiz edenden alınmasına, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.