MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacılar vekili avukat ... ile davalı ... vekili avukat Halil İbrahim Karaman'ın gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacılar, çocukları 'un 21/07/2004 tarihinde davalı şirketin faaliyet gösterdiği diğer davalı Kadın ve Doğum Hastalıkları Uzmanı Dr. ... tarafından yaptırılan normal doğum ile dünyaya geldiğini, küçük 'un 5.245 gr ve 50 cm olarak doğduğunu, doğum sonrasında küçük Ufuk'un sol kolunda sakatlık meydana geldiğini, 2,5 yıl süren fizik tedavisine başladıklarını, küçüğün yaklaşık 2,5 yıldır haftada bir kez havuz terapisi ayda ise 6 saat fizik tedavisi aldığını, çocuğun kol sinirlerinde zedelenme olduğunu, üç ameliyat olması gerektiğini, hekimin en uygun tedavi yöntemini seçip uygulaması gerektiğini, annenin şeker hastası, çocuğun iri oluşu dikkate alınmadan sezeryan yerine normal doğum yaptırıldığını belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, 40.000,00TL maddi tazminat, küçük'un daha çocuk iken hayatını fizik tedavi ve terapilerde geçirmiş olması, bugüne kadar çekmiş olduğu sıkıntılar nedeniyle 70.000,00TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemişlerdir.Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.Dava, davalı doktorun gebeye uygun olan sezeryan doğumu seçmeyip normal doğum yaptırması ve bu sırada da özensiz davranarak bebeğin kol sinirlerinin zedelenmesine yol açması nedeniyle istenilen maddi-manevi tazminata ilişkindir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir. Mahkemece, alınan 31.07.2013 tarihli İstanbul Adli Tıp 3.İhtisas Kurulu raporu benimsenmek suretiyle, davanın reddine karar verilmiş ise de, alınan rapor incelendiğinde, "2004 doğumlu hakkında düzenlenen adli ve tıbbi belgelerin değerlendirilmesinde; dosyadaki mevcut tıbbi belgelere göre gebe ...'un Özel Ömür Hastanesine 21.07.2004 tarihinde saat 13:50'de yatırılmış olduğu, yapılan muayenesinde doğum eyleminin son döneminde olduğu, rahim ağzının tam açık olduğu tespit edilmiş olup, bu aşamada sezaryan kararı alınmasının anne ve bebek için komplike sonuçlara yol açabileceği, dolayısı ile normal doğum kararının uygun olduğu, ayrıca yine kayıtlara göre bebeğin 20 dakika sonra müdahalesiz olarak vajinal yoldan doğmuş olduğunun kayıtlı olduğu, hastanın hastaneye daha erken geldiğini gösterir bir belge bulunmamakla birlikte daha erken gelse bile mevcut bulgulara göre yapılan eylemlerin yerinde olduğu, brakial pleksus zedelenmesinin sezaryan doğumlarda ve düşük tartılı bebeklerde de görülebileceği tıbben bilindiğinden Dr. ... tarafından yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu oy birliği ile mütalaa olunur." şeklinde rapor verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, her ne kadar alınan adli tıp raporu işaret edilmek suretiyle, davanın reddine karar verilmiş, alınan raporda da, dosyadaki kayıtlara göre gebenin hastaneye gelmesinden 20 dakika sonra doğumun gerçekleştiği belirtilmekte ise de, dosya kapsamından hasta kayıtlarının sağlıklı olmadığı anlaşılmaktadır. Hasta dosyasını eksiksiz sunmakla davalı yükümlüdür ancak davalı, annenin gebeliği boyunca tutulan dosyasını sunamamıştır. Bu durumda, davalı, gebeye sezeryan önerildiği ancak gebenin kendi tercihi ile normal doğum yapmak amacıyla hastaneye son anda geldiği iddiasını ispatlayamamıştır. 2004 yılında olan doğuma ilişkin sunulan "hasta takip formu" nun da 2006 yılı baskısına ait olduğu anlaşılmakla da, davalının, tuttuğu kayıtların, dolayısıyla, gebenin son anda doğuma geldiği iddiasının itibarı kalmamıştır. Hal böyle olunca, davacıların iddiasına itibar etmek gerekir ki, davacılar da, hastaneye doğumdan 3-3,5 saat önce geldiklerini ifade etmektedirler. O halde mahkemece, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, kadın doğum uzmanlarından oluşan, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, dava konusu olayda normal doğumu seçmenin doğru bir karar olup olmadığı, başka bir yolun mümkün olup olmadığı, 3-3,5 saat önce doğuma gelmenin doğum şeklini değiştirip değiştirmeyeceği, ayrıca normal doğum sırasında da yapılan işlemlerin tıp bilimi açısından yeterliliği ve gerekliliği hususunda, davalılara atfı kabil bir kusur olup olmadığı konusunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, davalıların kusurlu olup olmadığının belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yönler göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacılar yararına BOZULMASINA, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan 25,20 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.