MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, eşinin gebelik takiplerinin ve doğumunun davalı Hastanede davalı doktor tarafından yaptırıldığını, doğum sırasında kordonun boyna dolanması nedeniyle bebekte nörolojik sekeller kaldığını, eşinin doğum esnasında hemen sezeryana alınması gerekirken normal doğumda ısrar edildiğini, davalı doktorlar ve hastanenin özen yükümlülüğüne aykırı davrandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000-TL maddi ve 50.000-TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalılar, sezeryan yapılmasını gerektirir bir bulgunun bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.Mahkemece, Adli Tıp Kurumu raporu esas alınarak davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.1-Davacı, davalı doktor ve hastanenin özen yükümlülüğüne aykırı davranmaları ve normal doğumda ısrar etmeleri nedeniyle doğum esnasında göbek kordonunun bebek Barış’ın boynuna dolandığını ve bebeğin asfiksiye maruz kaldığını ileri sürerek maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile eldeki davayı açmıştır. Dava, bu hali ile doktor ve özel hastanenin sorumluluğuna ilişkin olup, bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hâkimin doğrudan görevidir. (1086 sayılı HUMK. 76. md.; 6100 sayılı HMK. 33. md.). Dava, davalı doktorların vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır (B.K. 386, 390 md). Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır (B.K. 390/II). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur (B.K. 321/1 md). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmelidir .Gerçektende mesleki bir işgören (doktor )olan vekilden, ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil, B.K. 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.Somut olayda .. Kurumu ... 3.,, Kurulundan alınan 23.03.2011 tarihli raporda sonuç olarak; 1980 doğumlu ...24.06.2008 tarihinde davalı hastanede normal vajinal doğum ile 3.250 gr ağırlığında canlı bir bebek doğurduğu, bebeğin yenidoğan asfiksi, yenidoğan solunum sıkıntısı tanısı ile takip edildiği, genel uygulamalarda travayda (doğum eyleminde)olan bir gebenin her 15-20 dakikada bir ... (çocuk kalp sesi) nin dinlenmesi gerektiği, en az saatte bir kez .. tetkikinin yapılması gerektiği, tıbbi belgelerin temin edilmediği,.. bebekte meydana gelen rahatsızlığın serebral palsi olarak düşünüldüğünü belirttiği göz önüne alındığında, travay takibi ile ilgili belgeler mevcut olmadığından bebeğin intrauterin ne zaman sıkıntıya girdiği, travay takibinin düzgün yapılıp yapılmadığı hususunda görüş bildirilemeyeceği, travay takibi kayıtlarının tutulmamasının bir eksiklik olduğu belirtilmiştir. İtiraz üzerine alınan ..2. İhtisas Kurulu’nun 15.03.2013 tarihli raporunda ise; anne ve bebeğin doğum öncesi düzenli aralıklarla yapılan takiplerinde tıbbi sıkıntı yaşadıklarına dair herhangi bir kayıt olmadığı, bebeğin travay esnasında boynuna dolanan göbek kordonu nedeniyle asfiksiye maruz kaldığı, maruz kalınan asfiksiye bağlı nörolojik sekel kaldığı anlaşılmakla, doğumun vajinal şekilde gerçekleştirilmiş olmasına engel herhangi bir tıbbi engelin bulunmayışı, doğum öncesi ve sonrası takiplerin takiplerin tıp kuralları dahilinde gerçekleştirildiği, davalı doktora atfı kabil bir kusur bulunmadığı mütalaa edilmiştir. Mahkemece, ..raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir. Oysa ki, bebeğin travay esnasında boynuna dolanan göbek kordonu nedeniyle asfiksiye maruz kaldığı sabit olduğuna göre davalı doktorun bu durumun tespiti için gereken takipleri tıp kurallarına uygun olarak yapıp yapmadığı, yapılan takip ve kayıtlarda bebeğin ne zaman sıkıntıya girdiği, davacının eşinde sezeryan endikasyonu bulunup bulunmadığı, normal doğum yaptırılmasının tıp kurallarına uygun olup olmadığı, davalı doktor tarafından uygulanan tedavinin yeterli ve tıp kurallarına uygun olup olmadığı hususlarında verilere dayalı bir irdeleme yapılmadığı gibi, bu rapor ayrıntılı bilgi vermekten uzaktır ve soyut ifadeler içermektedir. Hâl böyle olunca sal.. raporuna itibar edilerek hüküm kurulamaz. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, üniversitelerin ana bilim dallarından seçilecek kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarından oluşacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek, davalıların açıklanan hukuki konum ve sorumlulukları, dosyada mevcut delillerle ve raporlarla birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.2-Bozma nedenine göre, davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/05/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.