Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15288 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15034 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Tüketici MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.K A R A RDavacı, davalı ile aralarında konut kredisi sözleşmesi yapıldığını, faizlerin düşmesi sebebi ile kredisini yapılandırmak istediğini, kendisinden yapılandırma masrafı adı altında 6.368,38 TL tahsil edildiğini, bu miktarın tahsili için ... 6. İcra Müdürlüğü'nün 2015/8382 E. sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, davalının itirazı nedeniyle takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile % 20 icra-inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, 6.368,38 TL asıl alacak için davalının itirazının iptaline, takibin ... 6. İcra Müdürlüğü'nün 2015/8382 E. sayılı dosyası üzerinden devamına, asıl alacağa takib tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, alacağın yargılama sonucu belirlenebilen ve likit olmayan alacak olduğu anlaşıldığından davacının icra-inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-İİK'nın 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra-inkar tazminatına hükmedilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötü niyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullarda değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş olan bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı alacağın likit ve belirli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikte olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunması nedeniyle alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. Mahkemece, davacının bu istemi hakkında kabul kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde icra-inkar tazminatı talebinin reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Ne varki, bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden usulün 438/7. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenle davalının temyiz itirazlarının reddine, iki numaralı bent uyarınca hüküm fıkrasının birinci bendinde yer alan "Alacağın yargılama sonucu belirlenebilen ve likit olmayan alacak olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin icra-inkar tazminatı talebinin reddine" cümlesinin karardan çıkarılarak yerine aynen "Davacı lehine hüküm altına alınan asıl alacak üzerinden % 20 icra-inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine" söz ve rakamlarının yazılmasına, hükmün bu değiştirilmiş ve düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, 15/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.