MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacılar, davacı küçük İsmail'in davalı hastanede sünnetinin yapıldığını, sünnet sonrası sağ ayağında uyuşma tespit edilmesi üzerine davalı hastaneye başvurduklarını, sonrasında çocuğu ... Üniversitesi hastanesine götürdüklerini, bu hastanenin yönlendirmesi ile davalı hastane yetkililerine hastaya yapılan işlemi sorduklarında ağrı kesici iğne uygulandığının söylendiğini, hatalı iğne uygulaması sonucu hastanın sakat kaldığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000 TL maluliyet sebebiyle ortaya çıkan işgöremezlik tazminatı ve 1.000 TL tedavi masrafına ilişkin maddi tazminat ile 100.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar, davacı çocuğa uygulanan tıbbi tedaviye ilişkin bir kusurlarının bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.1-Davacılar, davalı şirkete ait hastanede davacı İsmail’in gerçekleştirilen sünnet operasyonu sırasında diğer davalı doktor tarafından hatalı uygulanan ilaç enjesiyonu nedeniyle sakat kaldığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.Dava, davalı doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırı davrandığı iddiasına dayanmaktadır ( B.K. 386, 390 md ). Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır ( B.K. 390/II ). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur ( B.K. 321/1 md ). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları ( hafif de olsa ) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, özen yükümlülüğü kapsamında en ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmelidir ( Bkz. Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cild, Ank.1982, Sh.236 vd). Gerçektende mesleki bir işgören; doktor olan vekilden ona güvenen muvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil, B.K. 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.Mahkemece davalı hakkında yürütülen ceza dosyasına konu yargılama kapsamında ... İhtisas kurulundan alınan bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilerek hüküm verilmiştir. Karara esas alınan bu bilirkişi raporunda; hastanın sağ ayağında meydana gelen güçsüzlüğün enjeksiyon nöropatisi ile uyumlu olduğu ve yapılan sünnet operasyonu ile doğrudan bir ilgisinin bulunmadığı, ağrı kesici iğne yapılması neticesinde meydana gelen bir komplikasyon olarak kabul edilebileceği, enjeksiyonun yanlış yere yapıldığına dair tıbbi bir belgenin olmadığı, işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu, rapor edilmiş olup, mahkemece eldeki davaya ilişkin yargılama safahatında davacıların iddia ve itirazları kapsamında gerekli değerlendirme yapılmak üzere ayrı bir bilirkişi incelemesi yapılmadığı anlaşılmaktadır.Davacı taraflarca, sünnet operasyonu yapılan küçük İsmail’in yaşı ve vücut yapısı itibariyle kalça bölgesinden ağrı kesici iğne uygulanmasının komplikasyon riskini artıran bir durum olduğu gibi, hastanın o sırada yatağında yatar vaziyette bulunması itibariyle uygun pozisyonda iğne yapılmadığını, ayrıca sünnet operasyonu sonrasında ağrı kesici iğne yapılmasına ilişkin bir tıbbi zorunluluk bulunmadığını, bu riskli durumun tercih edilmesi nedeniyle uygun tedavi yöntemini uygulamayan davalı doktorun kusurlu olduğunu ileri sürerek bu iddialarını desteklemeye yönelik olarak dosyaya ibraz ettiği ... Nöroşirürji ana bilim dalı doktoru ... tarafından yayınlanan tıbbi makalede de, çocuk ve kalça adalelerinin yapısal ve edinsel nedenlerle zayıf olması hali ile hastanın yan, yan uzanan, ayakta duran veya bükük vaziyette iken kalçaya enjeksiyon yapılmasının yaralanma ve komplikasyon riskini artırdığı tespitine yer verildiği görülmüştür.Adli tıp raporunda küçük İsmail’in rahatsızlığının kalçaya uygulanan enjeksiyona bağlı komplikasyondan kaynaklandığı tespit edilmiş ise de, davacıların iddiaları kapsamında sünnet operasyonu sonrası uygulanan ağri kesici iğne uygulamasının doğru ve tercih edilmesi gereken bir tedavi yöntemi olup olmadığı, doğru ve uygulanabilir bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmesi halinde dahi hastanın yaşı ve yaşına göre zayıf bir vücut yapısına sahip olduğu gözetildiğinde komplikasyon riski taşıyıp taşımadığı, risk faktörü ile tedavi zorunluluğu bakımından uygun tercih olup olmadığı ve uygulama yöntemlerine ilişkin iddia ve itirazlar kapsamında herhangi bir inceleme ve değerlendirmenin yapılmadığı, ... Kurumu raporunun bu haliyle hüküm kurmaya elverişli bulunmadığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece yapılacak iş öncelikle davalı hastanede uygulanan tedaviye ilişkin tıbbi kayıtların dosya içerisine alınması sağlandıktan sonra Üniversitelerin ilgili ana bilim dallarından seçilecek aralarında anestezi ve Nöroşirürji uzmanının da bulunduğu, konularında uzman doktorlardan oluşturulacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek, davalıların açıklanan hukuki konum ve sorumlulukları, davacı iddiaları ve dosyada mevcut delillerle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.2-Bozma nedenine göre, davacıların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın davacılar yararına BOZULMASINA, (2) nolu bent uyarınca, davacıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 24,30 TL harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 06/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.