Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın zamanaşımı nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat A.. ile davalı vekili avukat Ş……..'nün gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.Davacı, 1151 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan ikiz villaları satın almak istediğini, ancak kendisinin yabancı uyruklu olması ve o tarihde de yabancı uyrukluların Türkiye'de taşınmaz mal edinmelerinin yasal olarak olanaksız bulunması nedeniyle taşınmazın davalı adına alınıp ileride kendi adına tescil edilmesi için davalıyla 1.9.1993 tarihli sözleşmeyi akdettiklerini ve alım için davalıya 140.00 DM ödediğini, villalarla imar ve ihyada bulunmak içinde 42.500 DM harcadığını ve akabinde her yıl yaz tatillerini burada geçirdiğini ancak davalının taşınmazın kendisi adına tesciline yanaşmadığını ileri sürerek yazlığın raiç değerinden fazlası saklı kalmak üzere şimdilik 200.000.000.000 TL.nın tahsilini istemiştir.Davalı, zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, sözleşme tarihi ile dava tarihi arasında zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Davalı tarafça imzası inkar edilmeyen 1.9.1993 tarihli adi yazılı onay belgesi başlıklı belge ile davalının davacıdan geçici olarak kendi adına ve ancak davacı için satın almak üzere 140.000 DM aldığı ve evin davacı adına 1994 yılında kayıt edileceğinin kararlaştırıldığı ve davanın bu belgeye dayalı olarak talepte bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı, dava açarken taşınmaz üzerinde bulunan villaları yazlık olarak kullanmak için satın aldığını ve yaz tatillerini Türkiye'de dava konusu villada geçirdiğini ileri sürmektedir. Mahkeme kabulünün aksine, davalının taşınmazda zilyet olduğuna dair bir beyanı bulunmamaktadır. Aksine davacı, tatillerini burada geçirdiğini belirtmekle taşınmazın zilyetliğinin de kendisinde bulunduğunu ileri sürmüştür. Taşınmazın yazlık olarak kullanım amacı göz önüne alındığında davacının yaz tatillerini burada geçirdiğinin tespit edilmesi halinde davacının taşınmazda zilyet olduğunun kabulü gerekir. Bir başka deyişle davacının taşınmaza yaz tatillerinde zilyet olup burayı kullanması yılın diğer zamanlarında zilyetlinin bulunmadığı sonucunu doğurmaz. Davacın taşınmazda zilyetliği devam ettiği sürecede zamanaşımı işlemez. Zamanaşımının başlangıc tarihi davacı ile davalı arasında muarazanın çıktığı, bir başka anlatımla davacının zilyetliğinin son bulduğu tarihtir.Ancak mahkemece davacının zilyetliğinin ne zaman başlayıp ne zaman bittiği, taraflar arasında hangi tarihte muarazanın çıktığı araştırılmamıştır. Mahkemece, davacının dava konusu taşımazda zilyet olup olmadığı zilyet olmuş ise zilyetliğin başlangıç ve bitiş tarihleri ile taraflar arasında muarazanın çıktığı tarih konusunda taraflardan delilleri ve karşı delileri alınmalı ve bu suretle zamanaşımının başlangıç tarihi belirlenerek olayda zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı hususunda inceleme yapılması gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 450 YTL. duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halind etemyiz edene iadesine,, 16.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.