Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13381 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 6350 - Esas Yıl 2010





Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Davacı, dava dışı Hatice ile davalı arasında yapılan bireysel kredi sözleşmesini, 20.000 TL kısmına kefil olmak iradesi ile imzaladığını, sözleşmenin tüm sayfalarını imzalamadığını ve sözleşmede okunduğuna ilişkin bir şerhin de bulunmadığını, sözleşmenin sonradan davalı tarafça doldurulduğunu, sözleşmede asıl alacak miktarı 40.000 TL olmasına rağmen kefalet miktarının 116.500 TL olduğunu, asıl borçludan daha fazla sorumluluk altına sokulduğunu, sözleşmede BSMV, KKDF kendisi tarafından ödeneceği yazılmış ise de, bundan bankanın sorumlu olduğunu belirterek davalıya borçlu olmadığının tespiti ile kefalet limitinin %40'dan aşağı olmamak üzere icra tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davacıya gönderilen hesap kart özetine yasal süre içinde itiraz edilmediğinden hesap kart özetinin İİK 68/1 maddesindeki borç ikrarını içeren belgelerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verdiği karar, davacı tarafça temyiz edilmiştir. 1- Davacı, dava dışı asıl borçlu Hatice ile davalı arasındaki kredi sözleşmesinin 20.000.00 TL'lik kısmına kefil olduğunu, oysa kefalet limitinin sonradan 116.500.00 TL olarak doldurulup aleyhine icra takibine girişildiğini, borç için ipotek verildiğini İddiasıyla bu davayı açmıştır. Mahkemece, İİK 68/1 maddesi gereğince süresinde hesap kart özetine itiraz edilmediği, bu nedenle borcun ikrar edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. İİK 68/b ve 68/1 fıkralarındaki düzenlemeler takip hukuku açısından sonuç doğurur. İlgililer her zaman genel mahkemede dava açabilir. Mahkemece, tarafların iddia ve savunmalarına İlişkin tüm delilleri toplanıp 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 10. maddesindeki "Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez", İİK'nın 45. maddesindeki "Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir" düzenlemeleri de değerlendirilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. 2- 4077 sayılı Yasa'nın 23. maddesi gereğince davacı harçtan muaf olduğu halde davacı tüketiciden harç alınması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. 3- İİK 72/3-4 maddeleri gereğince davacı borçlu aleyhine tazminata hükmedilmesi için borçlu lehine ihtiyati tedbir kararı verilip İnfaz edilmesi gerektiği halde, koşulları oluşmadan davacı aleyhine %40 tazminata hük-medilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. 4- Yukarıda açıklanan bozma nedenlerine göre bu aşamada davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir. Sonuç: Yukarıda (1), (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün davacı lehine (BOZULMASINA), (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 18.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.