Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13343 - Karar Yıl 2003 / Esas No : 9750 - Esas Yıl 2003





Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı, davacı avukatı tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak, dosya incelendi gereği düşünüldü. Davacı, davalı Ahmet ile düzenlemiş oldukları sözleşme gereğince, diğer davalı Remzi ile dava dışı ......... Limited Şirketi arasında mevcut olan gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre yapılacak olan binadan Remzi'nin hissesine düşen 11 nolu dairenin kendisine satıldığını ancak dairenin 7.4.1997 tarihinde teslim edilmesi gerekirken 10.9.1998 tarihinde iskan raporunun alınmış olması dolayısıyla 17 aylık bir gecikmenin bulunduğunu belirterek, aylık 1000 DM üzerinden 17.000 DM gecikme tazminatı ile eksik ve ayıplı işler nedeniyle oluşan değer kaybı için de şimdilik 40.000 DM.ın 7.4.1997 tarihinden itibaren en yüksek banka faiziyle birlikte ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalılardan Remzi, sözleşmenin tarafı olmadığını öne sürerek davanın husumet nedeniyle diğer davalı Ahmet ise davanın esastan reddini savunmuştur. Mahkemece, bilirkişi raporunda belirtilen miktarlar üzerinde davalı Ahmet hakkındaki davanın kısmen kabulüne, diğer davalı Remzi aleyhine açılan davanın ise husumet nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ile davalılardan Ahmet tarafından temyiz edilmiştir. 1- Davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde; Borçlar Kanunun 32. maddesinde düzenlenen temsil, bir kimsenin mümessil sıfatı ile diğer bir kişi adına hukuki işlem yapmasıdır. Dolaylı temsil ise, hukuki işlemin kendi adına ancak başkası hesabına yapılmasıdır. Bu tür temsilde hukuki işlemin hüküm ve sonuçları öne mümessile, ondan sonra da temsil olunana geçer. Dava konusu olayda davacı ile davalılardan Ahmet arasında düzenlenen sözleşmede, arsa sahipleri ile ........ Limited Şirketi arasında akdedilmiş olan 17.3.1994 tarihli gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yapılacak binadan 5. kat 11 nolu dairenin davacıya satıldığı anlaşılmaktadır. Adı geçen inşaat sözleşmesinde arsa sahibi, davalı Ahmet'in babası olan diğer davalı Remzi'dir davalı Ahmet, babasına ait arsa üzerinde yapılacak inşaattan, yine babası Remzi'ye düşecek olan bir daireyi kendi adına ancak babası Remzi nam ve hesabına davalıya satışını yapmış olduğundan olayda, az yukarda açıklanan ve Borçlar Kanunun 32. maddesinde düzenlenen dolaylı temsil söz konusu olup, uyuşmazlığa buna ilişkin hükümlerin uygulanması gereklidir. Nitekim inşaat sözleşmesinin tarafı olan Remzi'de, temsilci Ahmet'in yapmış olduğu sözleşmeye değer izafe etmek suretiyle satıma konu olan daireyi alıcı davacı adına tapuda devrederek sözleşmeye icazet vermiştir. Bu nedenle dolaylı temsilci Ahmet'in davacı ile yapmış olduğu sözleşmenin gerektirdiği yükümlülükler, temsil edilen Remzi'yi bağlar. Dolayısıyla anılan sözleşmeye aykırılıktan dolayı Remzi'ye husumet düşer. Mahkemece, Remzi yönünden işin esasının incelenmesi gerekirken, Borçlar Kanununun 32. maddesinde düzenlenen temsil hükümleri gözardı edilerek, sözleşmede taraf olmadığından bahisle adı geçen davalı hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddedilmiş, olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. 2- Davalı Ahmet'in temyiz itirazlarına gelince; Davacının davada delil olarak dayandığı sözleşmeyi davalı Ahmet, (1) nolu bentde açıklandığı üzere kendisi adına ancak diğer davalı Remzi nam ve hesabına yapmış olup, Remzi'de sözleşmeye konu olan daireyi davacı adına tapuda devretmek sureti ile bu sözleşmeye icazet vererek temsilcinin taahhüdünü yerine getirdiğinden, anılan sözleşmeden dolayı temsilci durumunda bulunan davalı Ahmet'in sorumluluğundan söz edilemez. Bu nedenle mahkemece Ahmet hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. 3- Bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir. Sonuç : Temyiz edilen hükmün 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz eden davacı, 2. bent gereğince temyiz eden davalı Ahmet yararına (BOZULMASINA), 3. bent gereğince ise diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına peşin harcın istek halinde iadesine, 275.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 10.11.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.