Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. Davacı, davalı ile boşandıklarını, evlilik birliği içinde birlikte satın almış oldukları taşınmazın davalı adına tescil edildiğini, taşınmazın ½ hissesinin adına tescili talebi ile açtığı davanın da reddedildiğini ileri sürerek, taşınmazın dava tarihindeki sürüm değerinin yarısının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Davalı, taşınmazı kendi kazancı ile satın aldığını, davacının katkısı bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, daha önce açılan tapu iptali ve tescili dosyasında mevcut olan 14. Hukuk Dairesinin bozma kararında açıklandığı üzere, dava konusu taşınmazın evlilik birliği içinde birlikte alındığı iddiasının resmi bir sözleşme ile kanıtlanması gerektiği belirtilerek, davacının resmi bir sözleşme ibraz edememesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.7.10.1953 tarihli ve 7/8 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere, tapuda eşlerden biri adına kayıtlı bulunan bir taşınmazın, gerçekte kendi namına satın alınması gerektiğini ve bedelini de kendisinin verdiğini ileri sürerek kaydın adına tahsisini isteyen diğer eşin bu isteğinin kabul edilebilmesi için, aralarında önceki Medeni kanununun 634. yeni Medeni Kanununun 706. maddesine göre düzenlenmiş resmi bir sözleşme bulunduğunun kanıtlanması gereklidir. Davacının daha önce açmış olduğu tapu iptal ve tescil davası, resmi bir sözleşme ibraz edilememesi nedeniyle reddedilmiş olup, davacı bu davada, katkı payına dayalı tazminat isteminde bulunmuştur. Evlilik birliği içinde ortak yaşama ve geleceği güvence altına almak amacıyla eşlerin birlikte yatırım yapmaları, hayatın olağan akışı gereğidir.Karşılıklı güvene dayalı olarak kurulan evlilik birliği içinde eşlerin aralarındaki hukuki ilişkiyi yazılı sözleşmeye bağlamaları da beklenemez. Yukarda açıklanan İçtihadı Birleştirme kararının gerekçesinde de eşler arasında sözleşme bulunduğunun, HUMK'nun 293. maddesi uyarınca tanıkla kanıtlanabileceği açıklanmıştır. Bu sözleşmeye aykırı davranılması nedeniyle de tazminat istenmesini önleyen yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. (Bkz.aynı yöndeki HGK T.7.6.2000 E.2000/2-959,K.2000/972; HGK T.2.7.19971997/2-366 E. 1997/624 K.) Somut olayda davacı, taşınmazın satın alınmasındaki katkı payı oranında tazminat isteminde bulunmuş olup, dosyaya sunulan belgelerden davacının evlilik birliği devam ederken çalıştığı ve gelirinin de olduğu göz önünde bulundurularak, bu konudaki tanık dahil tüm delilleri toplanıp, davacının katkısı belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece resmi şekilde yapılmış sözleşmenin ibraz edilemediğinden bahisle yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarda açıkalanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 9.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.