Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13010 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 5061 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davacı Asil ... ile davalı davalı ...Ş. vekili avukat Aykut Sadıkoğlu'nun gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalı bankanın merkez ve Serbest Bölge şubelerinin gecikmiş alacaklarının tahsili amacıyla vekalet hizmeti vermek üzere 2006 yılında davalı banka ile avukatlık sözleşmesi akdedildiğini, davalı bankaca vekillik görevi süresinde 5 adet vekaletname gönderildiğini, vekaletname ilişkisi süresince davalı banka tarafından 74 adet kredi kartı alacağı dosyası ile 16 adet bireysel kredi alacağı dosyasının teslim edildiğini ve davalı banka lehine sonuçlandırıldığını, ayrıca 28 adet kredi kartı borçlusu ile 7 adet bireysel kredi borçlusu olmak üzere toplam 35 borçlu hakkında mal beyanında bulunmama sebebiyle icra mahkemelerine şikayette bulunulduğunu, davalı banka tarafından 04.12.2007 tarihli bir yazı ile hiç bir geçerli sebep yok iken uhdesinde bulunan bireysel kredi dosyaları hariç, kredi kartı alacağına konu takip dosyalarının tamamının iadesi talep edildiğini, bunun üzerine 07.12.2007 tarihli üst yazısı ile avukatlık kanunundan doğan ücreti vekalet hakları saklı kalmak kaydı ile 63 adet kredi kartı alacağına konu dosya, 1 adet itirazın iptali dosyası ile 28 adet...dosyasına ilişkin evrakın tamamı davalı borçlu bankanın şubesine teslim edildiğini, davalı banka 2008 yılının Mayıs ayının başında telefonla arayarak uhdesinde kalan son dosyalarının da iadesini talep ettiğini, daha önce teslim alınan kredi kartlarına konu takip dosyalarından doğan ücretin ödenmeyeceğini, bireysel kredi dosyalarından da sadece 6.110,93 TL'si ödenebileceği başka bir ödeme yapılamayacağını bildirdiklerinden bunun üzerine davalı banka aleyhine 1.icra müdürlüğünün 2008/9284 takip sayılı dosyası ile takibe başladığını ve davalı bankanın takibe itiraz ettiğini, davanın kabulü ile toplam 53.566,98 TL lik vekalet ücreti alacağının şimdilik 7.100,00 TL lik kısmına yönelik itirazın iptaline, davalı borçlu banka aleyhine % 40 tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiş ve birleşen dosya ile davacı vekalet ücretine ilişkin 24.486,52 tl alacağının tahsilini istemiştir.Davalı ise, davacının sunması gereken raporları tam ve eksiksiz olarak zamanında sunmadığını, haklı istifa olmadığını da belirterek davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, Ana dosyada davanın esastan ve birleşik 1 Asliye Hukuk Mah.2011/ 708 esas sayılı dosyasında açılan davanın hak düşürücü süre yönünden REDDİNE, karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.1-Davacı, davalı bankanın vekili olarak takip ettiği dosyalara ilişkin dosyaların iadesi istenerek el çektirilmesi nedeni ile vekillik görevinden istifa ettiğini ileri sürerek, vekalet ücretine konu alacağın tahsilini talep etmiştir. Davalı, davacının istifasının haklı sebebe dayanmaması nedeniyle ücret talep edemeyeceğini savunmuştur.Borçlar Kanunu’nun 512. maddesine göre, vekillikten istifa her zaman mümkün olup, bu istifa vekalet ilişkisini ileriye doğru sona erdiren bozucu ve yenilik doğuran bir işlemdir. Ancak istifa haklı değil ve müvekkil de bu nedenle zarara uğramışsa, vekil bu zarardan sorumludur. Avukatlık Kanunu’nda ise haksız istifa halinde, vekil yönünden Borçlar Kanunu’ndaki aynı konuya ilişkin düzenlemelere göre daha ağır bir sorumluluk esası getirilmiştir. Gerçekten de, Avukatlık Kanunu’nun 174/1 maddesinde “üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat ücret talebinde bulunamaz.” hükmü mevcut olup, bu hükümle, vekaletten haklı bir neden olmadan istifa eden avukatın, Borçlar Kanunu’ndaki vekalet akdine ilişkin genel düzenlemelerden farklı olarak, herhangi bir zarar şartı olmadan da müvekkile karşı sorumlu tutulduğu görülmektedir. Anılan düzenlemeye göre, haksız olarak işi bırakan, vekaletten istifa eden avukat, ücrete hak kazanamadığı gibi, aksine bir hüküm mevcut değilse aldığı peşin ücretleri, kullanmadığı masraf avanslarını da iş sahibine iade etmek zorundadır. Avukatlık Kanunu’nun 171/1 maddesinde düzenlenen “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.” ve “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi”nin 2. maddesinde düzenlenen “...avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır.” hükümleri gereğince de avukat, aksine sözleşme yoksa, işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini talep edemez. (Bkz. Aynı doğrultuda HGK. 23.3.1983 4/562-156; HGK. 3.7.1987 3/92-599; 13. HD. 2005/15433 E. 2008/3694 K.; 13. HD.2008/6280 E. 2008/11580 K.) Ancak haksız azil halinde olduğu gibi, avukatın haklı olarak vekillikten istifa etmesi halinde de, işe devam etme olanağı mevcut olmadığından, avukat, haklı istifa tarihi itibariyle muaccel olan vekalet ücreti alacağının ödetilmesini talep edebilir. Öte yandan, vekalet ilişkisi bir bütün olup, vekaletten azil gibi, istifa da, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet eder. Zira, azil ve istifa ile birlikte vekalet akdinin en önemli unsurlarından olan “güven ilişkisi” de sona ermektedir.Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakacak olursak; hükme esas alınan bilirkişi raporunda haklı istifanın söz konusu olmadığını, bankaların bazı dosyaları başka avukatlara vererek el çektirilmesinin olağan olduğunu belirtmiştir. Mahkemece haklı istifa olmadığından asıl davanın esastan reddine, birleşen dosyanın ise ise hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir. Oysa ki davalı tarafından davacıya gönderilen yazılarda herhangi bir açıklamaya yer verilmeden dosyalar istenmiş ve davacının dosyalardaki vekalet ücreti alacağının tahsili engellenmiştir. Nitekim aynı doğrultuda olan bilirkişi raporlarında dava dilekçesinde belirtilen tüm dosyalar yönünden vekalet ücreti hesabı yapılmış, davacı vekilin görevini gereği gibi yerine getirdiği, istifasının haklı olduğu açıklanmıştır. Bu durumda mahkemece, davacının istifa tarihi itibariyle vekalet ücreti alacağının taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümlerine göre tespiti için bilirkişiden ek rapor yada yeni bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılarak davacıya yapılan ödemelerle karşılaştırılmak suretiyle sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. 2-Mahkemece, birleşen dosyanın itirazın iptali davasının İİK'nın 67/1 maddesi uyrınca 1 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26/1.maddesine göre; “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” Somut olayda davacı; dava dilekçesinde 24.486,52 TL alacağın tahsilini istemiş olup, mahkemece emredici nitelikteki anılan yasa maddesi hükmüne aykırı olarak, itirazın iptali davasının hak düşürücü sürede açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine yönelik karar verilmiştir. Sözü edilen yasa maddesi uyarınca, mahkemenin talepten başka bir şeye karar vermesi mümkün bulunmamaktadır. O halde mahkemece, değinilen bu yön göz önünde bulundurularak işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.SONUÇ: Yukarıda birinci bentte ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 25,20 TL harcın istek halinde iadesine, 12/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.