Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12823 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 8758 - Esas Yıl 2006





Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün taraflar avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz" "dilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.Davacılar, kendilerine taşınmazlar satın alması için davalıya para gönderdiklerini, bir taşınmazın satın alınmasına rağmen diğerinin satın alınamadığını, hileli işlemlerle satın alınmış gibi gösterildiğini ileri sürerek, 15.09.2005 tarihinde yapılan ıslahla birlikte, davalı yedinde karşılıksız kalan Türk Lirası ve Mark miktarlarının Türk Lirası üzerinden karşılığı olan toplam 318.287.900.000 TL'nin dava tarihinden itibaren faiziyle birlikte ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Davalı, taşınmazların iktisap tarihlerine göre bir yıllık zamanaşımı süresi içinde dava açılmadığını, gönderilen paralarla davacılar adına üç adet taşınmaz satın aldığını, tapuda devir ve tescil işlemlerinin yapıldığını, davacılara herhangi bir borcu bulunmadığını savunarak, davanın öncelikle zamanaşımı, kabul edilmediği takdirde ise esastan reddini dilemiştir.Mahkemece, taraflar arasında davalı tarafından davacılar adına taşınmazlar satın alınması konusunda vekalet ilişkisi bulunduğu kabul edilerek, gönderilen paralarla satın alınan taşınmazların değerine göre yapılan mahsup sonucunda 27.12.2004 tarihli bilirkişi raporunun 2. seçeneğinde bulunan miktar olan 32.762.463.100 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazla talebin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun ge-rektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.2- Taraflar arasındaki ilişki, vekalet sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Vekalet sözleşmesi, vekil ile vekalet verenin karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının önemli bölümü bu güven unsurundan kaynaklanır. "Vekil; vekil edenine karşı vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür". "Vekil, vekaleti sadakat ve özenle ifa etmelidir ve vekaletin ifası sırasında kendisine karşı duyulan güvene uygun olarak vekil edeninin yararlarını sözleşmeyle güdülen amaç çerçevesinde korumak yükümü altındadır" (BK m. 390/2). Bu nedenle vekil, sadakat borcu gereği olarak vekil edenin yararına ters düşecek ve ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak yükümü altındadır. Davalı, vekil olarak yaptığı işin hesabını vermekle de yükümlüdür. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayan bir davranış içerisinde bulunan vekil, Borçlar Yasası'nın 390/1. maddesine göre sorumlu olur.Dava konusu olayda, davacılar tarafından, kendilerine taşınmazlar satın alması için davalıya Türk Lirası ve Mark üzerinden paralar gönderildiği, gönderilen bu paralarla davalı tarafından vekil sıfatıyla davacılar adına üç adet taşınmaz satın alındığı mahkemenin kabulünde olup, az yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda vekilin, vekalet görevini özenle yerine getirip getirmediği, bu konuda vekalet verene karşı sorumluluğu olup olmadığı araştırılmalıdır. Mahkemece, vekaletin özenle ifa edilip edilmediği hususu, davacılar tarafından davalıya gönderilen paralarla, satın alınan taşınmazların değerleri kıyaslanmak suretiyle yapılmış, bu konuda 27.12.2004 tarihli bilirkişi raporunun 2. seçeneğinde belirtilen hesaplama şekli hükme esas alınmıştır. Hükme esas alınan 27.12.2004 tarihli bilirkişi raporunun 2. seçeneğinde; davacılar tarafından davalıya gönderilen paraların 40.886.000.000 TL ile 310.000 DM olduğu, gönderilme tarihleri itibariyle 40.886.000.000 TL'nin 150.630 Marka karşılık geldiği, bu şekilde toplam gönderilen para miktarının 460.630 DM olup, bunun da dava tarihindeki Türk Lirası karşılığının 325.433.713.100 TL olduğu belirtilerek, davacılara edindirildiği kabul edilen taşınmazların dava tarihindeki değerleri toplamı olan 292.671.250.000 TL ile gönderilen 325.433.713.100 TL arasındaki fark olan 32.762.463.100 TL'nin davacılara iadesi gerektiği açıklanmıştır. Oysa ki, vekalet sözleşmesine ilişkin az yukarıda açıklanan ilkeler dikkate alındığında, davalı tarafından davacılara edindirildigL kabul edilen 19, 71 ve 73 no'lu parsellerin, sırasıyla 20.02.1998, 12.08.1999 ve 16.11.1999 tarihlerinde tapuda temlik işlemlerinin gerçek leştirilmiş olması nedeniyle mahkemece, öncelikle taşınmazların temlik tarihlerindeki rayiç değerleri tespit edilerek, gönderilen yabancı paraların da taşınmazların temlik tarihlerindeki Türk Lirası karşılıkları hesaplanıp, bu şekilde belirlenecek olan toplam gönderilen Türk Lirası üzerinden para miktarına göre, taşınmazların temlik tarihlerindeki rayiç değerleri toplamı arasında bir fark bulunması halinde, bulunacak bu miktarın davalı vekilden tahsiline karar verilmesi gerekirken, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre, gönderilen yabancı paraların ve taşınmaz değerlerinin dava tarihine göre değerlerinin tespit edilip bu şekilde ortaya çıkan fark miktar üzerinden yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.Sonuç: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle tarafların diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent gereğince temyiz edilen hükmün taraflar yararına (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde taraflara iadesine, 02.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.