Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 12356 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 19757 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki sözleşmenin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat ... ile davalı vekili avukat ...'in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, 9.10.2012 tarihinde davalıdan 130 m2 olarak satın alınan taşınmazın gerçekte terasın kapatılarak taşınmaza dahil edilmesi suretiyle genişletildiğini, satım aşamasında bu hususun kendisinden gizlendiğini ileri sürerek ayıp nedeniyle ödediği 187.000,00 TL nin satış tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, halihazırdaki hali ile görüp beğenilerek satın alınan taşınmazın terasının kapatılarak genişletildiğinin en başından beri davacının bilgisinde olduğunu, ihbar külfetinin zamanında yerine getirilmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece davanın kabulü ile satış bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.1-Dava, ayıp nedeniyle sözleşmeden dönme ve bedel iadesi istemine ilişkindir. Davacı, satım anında evin gerçekte 87,00m2 olduğunun kendisinden gizlendiğini, teras kapatılarak salona katılan kısma korniş taktırırken tavanın alçıpan olup kornişi taşımayacağının söylenmesi üzerine durumun anlaşıldığını ileri sürmüş, davalı ise gizlenen bir ayıbın söz konus olmadığını, kredi kullanılarken alınan ekspertiz raporunda dahi evin gerçek yüzölçümünün 87,00 m2 olduğunun belirtildiğini, davacının genişletmeden satım anında bilgi sahibi olduğunu, yasada öngörülen sürede ihbar külfetinin yerine getirilmediğini savunmuştur.6098 sayılı Borçlar Kanununun 219. vd. maddelerinde satıcının ayıba karşı sorumluluğu düzenlenmiştir. Buna göre satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da bu ayıpların varlığını bilmese bile sorumlu olur. 222. maddeye göre satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu olmadığı gibi, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse sorumlu olacaktır. Alıcının gözden geçirme ve satıcıya bildirme yükümlülü ise 223. maddede düzenlenmiş olup buna göre alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. Somut olayda, resmi kayıtlarda 87,00m2 olduğu yazılı taşınmazın teras kapatılıp daireye dahil edilerek 130,00 m2 olarak satıldığı ileri sürülmüştür. Dava konusu taşınmazın kullanım alanının resmiyette var olandan az olduğuna ilişkin husus davacının satın aldığı bağımsız bölümün ekonomik değerini düşüren açık ayıp niteliğinde olup, taşınmazın davacıya tesliminden sonra kısa sürede yapılacak bir inceleme ile anlaşılabileceği gözetildiğinde açık ayıp olarak kabul edilmesi gerekir. Davalı tarafından dava konusu bu ayıpları gizlemek için de herhangi bir hileye başvurulmadığı gibi davacının bu ayıplardan bağımsız bölümü teslim aldığı tarihte kolayca bilgi sahibi olabileceği kuşkusuzdur. Bu halde davacı tarafından 19.11.2012 tarihinde açılan davada süresinde ayıp ihbarı sorumluluğunun yerine getirilmediği, çoğun içinde azı da olduğu kabul edilerek bir an için kapatılan teras çatısının alçıpan olmasının taşınmazdan beklenen faydayı azaltan ve ilk bakışta anlaşılamayacak mahiyette gizli ayıp teşkil edeceği değerlendirilecek olur ise dahi yargılamada dinlenen davacı tanıklarının dairenin satılmasından sonraki ilk hafta içerisinde eve gelen ustaların durumu tespit edip bildirdiklerini beyan etmeleri karşısında Borçlar Kanunu 223/2-son cümle hükmü gereğince derhal ihbar yükümlülüğünün de yerine getirilmediğinin anlaşılması karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulü usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ:Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün bozulmasına, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/04/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.