Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1149 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 19512 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Tüketici MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı davalıya bireysel kredi kullandırıldığını ancak ödeme planına göre ödeme yapmaması nedeniyle 17.3.2009 tarihinde kredi hesabının kat edilerek tüm borcu ferileriyle ödemesinin talep edildiği ancak ödememesi nedeniyle icra takibi başlatıldığını bildirerek itirazın iptali ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.Davalı cevap dilekçesi sunmamıştır. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, toplam 6.638,72 TL üzerinden takibin devamına, asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatı verilmesine, takip tarihinden itibaren asıl alacağa % 34,16 temerrüt faizi uygulanmasına karar verilmiş hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı banka ile davalı arasında imzalanan 17.2.2007 tarihli bireysel kredi sözleşmesi ile 6.404 TL kredi kullandırılmış, bu kredinin 48 ayda geri ödenmesi kararlaştırılmıştır. Davalı, 1.8.2008 tarihinden başlayan geri ödeme planına uymayarak sırasıyla 1.9.2008, 27.10.2008, 1.12.2008, 15.12.2008, 11.2.2009 tarihlerinde toplam 5 ödeme yapmıştır. Davacı banka 17.3.2009 tarihli ihtarı ile sözleşmeye uyulmaması nedeniyle hesabın kapatıldığını, sözleşmenin feshedildiğini, bu tarih itibarıyla 6.035,72 TL anapara ve ferileri ile birlikte toplam 6.624,72 TL nin 7 gün içinde ödenmesini aksi halde kanuni yollara başvurularak tahsil edileceği ihtar edilmiş, davalı tarafça ödeme yapılmaması üzerine 30.3.2001 tarihinde icra takibi başlatılmıştır. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 20.maddesinde özetle müşterinin bu sözleşmede belirtilen ödemelerini taahhüt ettiği şekilde ödememesi halinde bakiye borcun ifasını talep edebilmesi için en 2012/19512-2013/1149az iki taksit ödemede temerrüde düşmesi gerektiği ve bankanın birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşen müşteriye en az 1 hafta süre vererek muacceliyet uyarısında bulunacağı, bu takdirde müşterinin muaccel borcu ve ferilerini ödemeyi taahhüt ve kabul edeceği kararlaştırılmıştır.4822 sayılı kanun ile değişik 4077 sayılı kanunun 10. maddesinde “… Kredi veren, taksitlerden birinin veya birkaçının ödenmemesi halinde kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak; ancak kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiş olması durumunda ve tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde kullanılabilir. Ancak kredi verenin bu hakkını kullanabilmesi için en az bir hafta süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması gerekir. Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren, asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez.”hükmü yer almaktadır. Buna göre davalının birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmüş olduğu da tartışmasız olduğuna göre davacı bankanın kredi sözleşmesinin 20.maddesinde saklı tuttuğu hakkını kullanabilmesi için 4077 sayılı kanunun 10.maddesi hükmüne göre birbirini izleyen en az iki taksidin belirlenerek ödenmesi, aksi halde bakiye tüm taksitlerin muaccel olacağı uyarısını taşıyan ve 7 gün süreli ihtarname gönderilmesi gerekir. Davacı bankanın 17.3.2009 tarihli ihtarında temerrüde düşürülen borç yanında ileriye yönelik taksit miktarlarının da ödenmesi istenildiğinden bu ihtar 4077 sayılı kanunun 10.maddesi şartlarına uygun bir muacceliyet ihtarı olarak kabul edilemez ve dolayısıyla tüm kredi borcu için takip yapılamaz. Ancak davacı banka, davalının hesap katinde ve takip tarihinde halen ödemediği ya da eksik ve geç ödediği taksitler nedeniyle gecikme faizi ve diğer ferileriyle birlikte takip yapma hakkına sahiptir. Mahkemece, davalının takip tarihine kadar ödemediği taksitlerle, geç ödeme nedeniyle gecikme faizi ve ferilerinin miktarı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak belirlenecek miktar üzerinden takibin devamına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yasaya uygun olmayan ihtarla tüm kredi borcunun muaccel olduğu kabul edilerek takibin muaccel olan tüm borç ve ferileri yönünden devamına karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle kararın davalı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23.1.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.