Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Davacılar, davalılardan Tuncay'dan 27.01.1998 tarihinde, Ankara K... P... Mahallesinde tapuda kayıtlı 1 ve 2 no'lu parselleri satın aldıklarını, 2002 yılında çalışmakta oldukları Hollanda'dan tatil için Türkiye'ye geldiklerinde, satın almış oldukları parseller üzerine Orman Bakanlığı tarafından ağaç dikildiğini gördüklerini, Orman İşletme Müdürlüğü'nce parsellerin orman sahası içinde kaldığının bildirilmesi üzerine Ankara Sekizinci Asliye Hukuk Mahke-mesi'nde, Orman Genel Müdürlüğü aleyhine men'i müdahale davası açtıklarını, taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddedilerek kesinleştiğini, oysa ki kendilerine taşınmazları satan davalı Tuncay'ın da bu taşınmazları 2886 sayılı Yasa gereğince açılan ihale üzerine diğer davalı Maliye Hazinesi'nden satın almış olduğunu, tapu kayıtlarına güvenerek satın aldıkları taşınmazların, orman sayılan yerlerden olduğunun mahkeme kararıyla kesinleşmesi nedeniyle, rayiç değerleri kadar zarara uğradıklarını, bu zarardan her iki davalının da sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 650.000,00 YTL/nin işlem tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemişlerdir. Davalılardan Tuncay, diğer davalıdan satın almış olduğu taşınmazların tapu kayıtlarında orman arazisi olduğuna ilişkin hiçbir kaydın bulunmadığını, bu nedenle kendisinin sorumlu tutulamayacağını, diğer davalı Maliye Hazinesi ise, 07.12.1993 tarihinde imar sonucunda Hazine adına tapuya tescil edilen taşınmazlar üzerinde herhangi bir takyidat bulunmadığından olay nedeniyle Hazine'nin kusurlu olmadığını savunarak, davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, Orman Kadastrosu sonucunda nP... Devlet Ormanı" içinde kaldığı belirlenen taşınmazların bu şekilde tapuya tescili için gerekli işlemlerin dava dışı Orman İdaresi'nce yapılmamış olması nedeniyle sorumluluğun da Orman İdaresi'ne ait olduğu belirtilerek, davalıların olay nedeniyle kusurlu olmadıklarından bahisle, davanın her iki davalı yönünden de reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir. 07.12.1993 tarihinde imar uygulaması sonucunda davalı Maliye Hazinesi adına tescil edilen dava konusu taşınmazları, davalılardan Tuncay'ın, 07.05.1996 tarihinde açılan ihale sonucunda davalı Maliye Hazinesi'nden satın aldığı, davacıların da, aynı taşınmazları davalı Tuncay'dan 27.01.1998 tarihinde tapudan satın aldıkları, dava dışı Orman Genel Müdürlüğü'nün taşınmazlara ağaç dikmek suretiyle müdahalesi üzerine Ankara Sekizinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nde, Orman Bakanlığı'na ve Orman Genel Müdürlüğü'ne karşı 11.10.2002 tarihinde "müdahalenin men'i" davası açtıkları, açılan davanın, "taşınmazların, 18.10.1990 tarihli kesinleşen orman kadastrosu sonucunda orman sayılan yerlerden olduğu" gerekçesiyle reddedildiği, temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek, kararın 01.07.2005 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakta olup davacılar, satın almış oldukları taşınmazların, kesinleşen mahkeme kararı ile orman sayılan yerlerden olduğunun belirlenmesi nedeniyle zarara uğradıklarını belirterek, tazminat istemiyle eldeki davayı açmışlardır.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Sorumluluk" kenar başlığını taşıyan 1007. maddesinde; "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder." hükmünü içermektedir. Söz konusu bu hükümle düzenlenen kusursuz sorumluluk gereğince, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması nedeniyle, sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan da Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir (Bkz. aynı doğrultuda HGK'nın T. 18.11.2009, E. 2009/4-383, K. 2009/517 sayılı kararı). Dava konusu olayda da, 18.10.1990 tarihinde kesinleşen K... İlçesi P... beldesi orman kadastrosu gereğince orman sayılan 726 ada 1 ve 2 parsel sayılı yerler hakkında Devlet tarafından gerçeğe aykırı olarak tapu kaydı oluşturularak özel mülkiyete konu olabileceği tekeffül edildiğine göre, Devletin kusursuz sorumluluğu gereğince davacının, zararlarının tazminini yine Devletten isteyebileceği kabul edilmelidir. O halde "olayda, taşınmazlarla ilgili yapılan orman kadastrosuna ilişkin bilgileri Tapu Sicil Müdürlüğü'ne gönderip, ilgili yere ulaştığını takip etmeyen dava dışı Orman İdaresi'nin kusurlu olduğundan bahisle" husumetin Orman İdaresi'ne yöneltilmesi gerektiğine ilişkin mahkeme kararında isabet bulunmamaktadır. Öte yandan, davacı dava konusu taşınmazları, davalılardan Tuncay'dan satın almış olup, adı geçen davalı da, akdi ilişki gereğince davacıya karşı sorumludur. Davalı satıcının, taşınmazların öncesinin orman olduğunu bilmemesi, başka bir ifade ile iyiniyetli olması da, mahkemenin kabulünün aksine davalının sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. O halde her iki davalıya karşı da husumet doğru yöneltilmiş olup, mahkemece işin esası incelenerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. S o n u ç: Yukarda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, temyiz eden davacılar yararına (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 02.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.