Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1080 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 897 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün taraflar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı Asil ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan tarafın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı avukat, davalı banka ile aralarında imzalanan avukatlık ücret sözleşmesi uyarınca davalının dosyalarını takip ettiğini, görevini özenle yerine getirdiğini, ancak sözleşmede kararlaştırılan akdi vekalet ücretinin hiç ödenmediğini, yasal vekalet ücretinin ise eksik ödendiğini ya da hiç ödenmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 24.400,00-TL’nin temerrüt tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah ile talebini 184.583,89-TL’ye çıkarmıştır. Davalı, davacının görevini özenle yerine getirmediğini, dava ve takiplerle ilgili ciddi eksik, hata ve ihmalinin bulunduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 167.882,57-TL’nin 06.12.2010 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş: hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.1-Davacı, davalının temyizine cevap dilekçesi ile hükmü temyiz etmiş olup, davalının temyiz dilekçesi davacıya 16.10.2014 tarihinde tebliğ edilmiş, katılma yoluyla temyiz dilekçesi ise 31.10.2014 tarihinde verilmiştir. HUMK.nun 433/2 maddesi uyarınca 10 günlük süre geçtikten sonra verilen davacının temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.2-Davacı, davalı bankanın vekili olarak takip ettiği dosyalara ilişkin vekalet ücretinin eksik ödendiğini, bu nedenle vekillik görevinden istifa ettiğini ileri sürerek, vekalet ücretine konu alacağın tahsilini talep etmiştir. Davalı, davacının istifasının haklı sebebe dayanmaması nedeniyle ücret talep edemeyeceğini savunmuştur.Borçlar Kanunu’nun 512. maddesine göre, vekillikten istifa her zaman mümkün olup, bu istifa vekalet ilişkisini ileriye doğru sona erdiren bozucu ve yenilik doğuran bir işlemdir. Ancak istifa haklı değil ve müvekkil de bu nedenle zarara uğramışsa, vekil bu zarardan sorumludur. Avukatlık Kanunu’nda ise haksız istifa halinde, vekil yönünden Borçlar Kanunu’ndaki aynı konuya ilişkin düzenlemelere göre daha ağır bir sorumluluk esası getirilmiştir. Gerçekten de, Avukatlık Kanunu’nun 174/1 maddesinde “üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat ücret talebinde bulunamaz.” hükmü mevcut olup, bu hükümle, vekaletten haklı bir neden olmadan istifa eden avukatın, Borçlar Kanunu’ndaki vekalet akdine ilişkin genel düzenlemelerden farklı olarak, herhangi bir zarar şartı olmadan da müvekkile karşı sorumlu tutulduğu görülmektedir. Anılan düzenlemeye göre, haksız olarak işi bırakan, vekaletten istifa eden avukat, ücrete hak kazanamadığı gibi, aksine bir hüküm mevcut değilse aldığı peşin ücretleri, kullanmadığı masraf avanslarını da iş sahibine iade etmek zorundadır. Avukatlık Kanunu’nun 171/1 maddesinde düzenlenen “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.” ve “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi”nin 2. maddesinde düzenlenen “...avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır.” hükümleri gereğince de avukat, aksine sözleşme yoksa, işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini talep edemez. (Bkz. Aynı doğrultuda HGK. 23.3.1983 4/562-156; HGK. 3.7.1987 3/92-599; 13. HD. 2005/15433 E. 2008/3694 K.; 13. HD.2008/6280 E. 2008/11580 K.) Ancak haksız azil halinde olduğu gibi, avukatın haklı olarak vekillikten istifa etmesi halinde de, işe devam etme olanağı mevcut olmadığından, avukat, haklı istifa tarihi itibariyle muaccel olan vekalet ücreti alacağının ödetilmesini talep edebilir. Öte yandan, vekalet ilişkisi bir bütün olup, vekaletten azil gibi, istifa da, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet eder. Zira, azil ve istifa ile birlikte vekalet akdinin en önemli unsurlarından olan “güven ilişkisi” de sona ermektedir.Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakacak olursak; hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava dilekçesinde belirtilen tüm dosyalar yönünden akdi ve karşı yan vekalet ücreti hesabı yapılmıştır. Mahkemece davacı vekilin görevini gereği gibi yerine getirdiği, istifasının haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Oysa ki davacı tarafından davalı bankaya gönderilen 03.12.2010 tarihli ihtarnamede istifa sebebi olarak vekalet ücretinin hiç ödenmemesi yada eksik ödenmesi hususları ileri sürülmüş olup, istifanın haklı olup olmadığının bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir. Bu durumda mahkemece, davacının istifa tarihi itibariyle muaccel olan akdi ve karşı yan vekalet ücreti alacağının taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümlerine göre tespiti için bilirkişiden ek rapor yada yeni bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılarak davacıya yapılan ödemelerle karşılaştırılmak suretiyle davacının istifasının haklı olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. 3-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz dilekçesinin reddine, 2. bent gereğince kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, 3. bent gereğince davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 1350,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan 25,20 TL harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/01/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.