Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10367 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 12054 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : İstanbul 13. Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, avukat olduğunu, davalılardan İren Mirzahanyan adına velayeten babası ile 23.10.1996 tarihinde Kadıköy 5. Sulh Hukuk Mahkemesi' nin 1995/1192 Esas sayılı ortaklığın giderilmesi davası için yazılı avukatlık ücret sözleşmesi yaptıklarını, diğer davalı ...ın da 14.04.2004 tarihinde kendisine vekalet verdiğini, ortaklığın giderilmesi davasının 11.12.2007 tarihinde Yargıtay kararı ile kesinleştiğini, taşınmazda ¼' er hisseye sahip olan davalıların, ½ hisseye sahip dava dışı ... ile harici olarak sulh olup taşınmazda bulunan kiracıyı tahliye ettirip yeni kiracı ile sözleşme imzaladıklarını, ayrıca bu davadan başka davalıların dava ve icra dosyalarını takip ettiğini, bazılarının sonuçlandığını, 17.08.2009 tarihinde davalılara gönderdiği ihtarname ile ortaklığın giderilmesi davasına konu taşınmazın ¼ hissesinin rayiç değerinin 750.000.00.TL olduğunu, 6 adet dava ve icra dosyası yönünden toplam 39.528.00.TL vekalet ücretinin ödenmesini istediğini, davalıların 25.08.2009 tarihinde kendisini haksız olarak azlettiğini, azilden sonra davalıların toplam 10.000.00.TL ödeme yaptıklarını ileri sürerek şimdilik Aslin yönünden 10.000.00.TL, iren yönünden 15.000.00.TL'nın yargılama sırasında 09.07.2014 tarihinde yapılan ıslah ile, İren yönünden toplam 55.193.00.TL, Aslin yönünden toplam 27.500.00.TL vekalet ücretinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalılar, davacı avukatın yıllardır kendileri aleyhine dava açan karşılıklı hasım durumunda oldukları dava dışı ... ile ilgili olarak tek bir dosyada birlikte vekilliklerini üstlenmesine yazılı olarak muvafakat etmelerine rağmen davacı avukatın kendilerinden habersiz olarak dava dışı ...' un birden çok dava ve takiplerinde vekilliğini üstlendiğini öğrendiklerini, güvenlerinin kalmadığını, haklı olarak azlettiklerini, ortaklığın giderilmesi davası ile ilgili olarak önceden ödenen 1.250.00.USD' nın haricinde azilden sonrada toplam 10.000.00.TL ödeme yaptıklarını belirterek davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 958.85.TL'nın davalı İren' den, 1.060.35.TL'nın davalı Aslin'den 29.08.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki 2. bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Davacının, davalı İren hakkında ortaklığın giderilmesi davası yönünden akdi vekalet ücretinin sözleşme hükümlerinin uygulanarak hesaplanması gerektiği ile ilgili temyiz itirazının incelenmesinde; Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu' nun 389 ve devamı (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu' nun 505 ve devamı) maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. (TBK.' nun 506.) maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu' nun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.”, yine “sadakat borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu' nun işin reddi zorunluluğunu düzenleyen 38. maddesinin b bendinde "aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa" teklifi reddetmek zorunda olduğu hükmü ile Avukatlık Meslek Kurallarının 36. maddesinde "Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat, yararı çatışan öbür tarafın vekaletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz" şeklindeki hükümler, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, 818 sayılı Borçlar Kanunu' nun 390. (6098 sayılı TBK.' nun 506.) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanunu' nun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olup, davacı avukat ile davalılardan İren yönünden ortaklığın giderilmesi davası ile sınırlı olmak üzere yazılı ücret sözleşmesi bulunduğu, diğer dava ve takipler ile diğer davalı Aslin yönünden yazılı sözleşme olmadığı, vekalet ilişkisinin 25.08.2009 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalılar ise, davacının vekalet görevini güven ve sadakatle yerine getirmediğini, azlin haklı olduğunu savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. Davacı avukatın, davalıların vekilliğini yaparken davalılarla davası olan dava dışı ...un davalılardan bir davadan dolayı yazılı izinlerini almasına rağmen bu dava dosyasından başka dava ve icra takiplerinde de vekilliğini yaptığı, davalıların güvenlerinin sarsıldığı, davalıların vekil olan davacıyı 25.08.2009 tarihinde yaptığı azilde haklı olduğu mahkemece dosya kapsamına göre haklı olarak kabul edilmiştir.Az yukarıda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanunu' nun 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Olayda bu içtihat ile uyumlu olmayan hususlar yönünden davalılar tarafından aleyhe temyiz bulunmadığından bu hususlarla ilgili davacı yararına kazanılmış hak oluşmuştur. Dosyada mevcut 23.01.1996 tarihli davacı avukat ile davalı İren' e velayeten babası tarafından Kadıköy 5. Sulh Hukuk Mahkemesi' nin 1995/1192 Esas sayılı ortaklığın giderilmesi davası ile ilgili olarak düzenlenen avukatlık ücret sözleşmesinin bağlayıcı olduğu ve bu kişiler arasında geçerli olduğu buna göre azilden önce sonuçlanan ortaklığın giderilmesi davası ile ilgili olarak davalı İren yönünden taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre davacının sadece akdi vekalet ücreti talep ettiği de dikkate alınarak gerekirse alanında uzman bilirkişi marifetiyle taraf ve yargı denetimine esas olacak şekilde hesaplanarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken sadece maktu vekalet ücreti verilmesine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent gereğince hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.