Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10329 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17119 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı, davalının avukat olduğunu, dava dışı şirkette idari amir olarak çalışırken 04.05.2009 tarihinde haksız olarak işten çıkarılması üzerine dava dışı işveren aleyhine işe iade davası açması için davalı avukata 14.05.2009 tarihinde vekaletname verdiğini akabinde yazılı sözleşme yaptıklarını ve 500.00.TL avans verdiğini, davalının 19.03.2010 tarihine kadar kendisini dava açtığını söyleyerek oyaladığını ancak kaçamak cevaplar vermesi üzerine şüphelendiğini ve araştırdığında işe iade davasının davalı tarafından açılmadığını ve 30 günlük sürenin kaçırılması nedeniyle artık bu davayı açma imkanından mahrum kaldığını ve böylece zarara uğratıldığını öğrendiğini ve davalıyı 30.03.2010 tarihinde azlettiğini, bu durumun psikolojik olarak kendisini sıkıntıya soktuğunu da ileri sürerek şimdilik 1.000.00.TL maddi, 15.000.00.TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, cevap vermemiştir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.1-Mahkemece her ne kadar, verilen vekalet ve sözleşme kapsamında davalıya verilen görev arasında işe iade davası açma yetkisinin bulunmadığı ayrıca taraflar arasında imzalanan sözleşme sırasında daha kıdem ve ihbar tazminatının davacı tarafından dava dışı şirketten alınmadığı, daha sonradan başka avukat aracılığıyla açtığı ... İş Mahkemesi' nin 2010/839 Esas sayılı dava dosyasında hizmet akdinin “belirli süreli hizmet akdi” olduğu iddia edilerek ücret ve fazla mesai alacağının istendiği, belirli süreli hizmet akdi ile çalışanların 4857 sayılı İş Yasasının 18. ve 19. maddesine göre işe iade davası açma hakları bulunmadığı, bu gerekçe ile davanın açılması halinde dahi kazanma şanslarının bulunmadığı gerekçesi ile maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiş ise de; Avukatın, vekil olarak borçları Türk Borçlar Kanunu' nun 505. (Mülga Borçlar Kanunu' nun 389.) ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 506. maddesine göre, müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanunu' nun 506. (Mülga Borçlar Kanunu' nun 390.) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Belirtilen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde vekilin, müvekkile karşı, onun bu yüzden uğradığı zararı tazmin yükümlülüğünün ortaya çıkacağı da çok açıktır. Davalı avukatın, davacı adına dava açmakta görevini ihmal ettiği ve bu nedenle kusurlu olduğu... Ağır Ceza Mahkemesi' nin 22.03.2011 tarih ve 2011/29 Esas 2011/61 Karar sayılı kararı ile ve tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, bu işe iade davasının süresinde açılmış olması halinde davacıya tazminat hakkını kazandırıp kazandırmayacağının belirlenmesinde toplanmaktadır. Dosyada mevcut bilirkişi ek raporunda da doğru olarak belirtildiği üzere... İş Mahkemesi' nin 16.02.2012 tarih ve 2010/839 Esas 2012/113 Karar sayılı kararına göre, davacının hizmet akdinin “belirli süreli hizmet akdi” olmadığı, “belirsiz süreli hizmet akdi” olduğu ve dava dışı şirkette 30' dan fazla işçi çalıştığı için 4857 sayılı Yasanın 20. ve 21. maddesine göre işe iade davası açma hakkının bulunduğu, 04.05.2009 tarihinde dava dışı şirket tarafından işten çıkarılmasından sonra 14.05.2009 tarihinde davalı avukata vekalet verdiği ancak hukuk alanında uzman olan ve müvekkilini yönlendirmek ve onun hakkını korumak zorunda olan davalı avukatın 30 günlük süre içerisinde davacı lehine olan işe iade davasını açmayarak davacıyı zarara uğrattığı kabul edilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.2-Bozma nedenine göre, davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2 bent gereğince davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.