Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9099 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 11270 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç :Görevi kötüye kullanmaHüküm :TCK’nın 257/2, 62, 50/1-a, 52/2. maddeleri uyarınca mahkûmiyetGörevi kötüye kullanma suçundan sanığın mahkûmiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii, katılan vekili ve mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:I-Katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;Katılan vekilinin yüzüne karşı 17.07.2013 tarihinde verilen hükmü 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 310/1. maddesinde öngörülen yasal bir haftalık süre geçtikten sonra 11.09.2013 tarihinde temyiz ettiğinin anlaşılması karşısında; temyiz isteminin aynı Kanunun 317. maddesi gereğince REDDİNE,II-Sanık müdafi ve mahalli Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;Sanık müdafinin duruşmalı inceleme isteminin, hükmedilen cezanın on yıl hapis cezasından az ve adli para cezası olması nedeniyle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 318 ve 5271 sayılı CMK'nın 299. maddeleri gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;Katılanın 02.05.2008 günü saat 04.00’te sanığın kadın doğum uzmanı olarak görev yaptığı Karabük Doğum ve Çocuk Bakım Evine miadında ağrılı gebelik nedeniyle başvurduğu, yatışının yapıldığı, 03.05.2008 günü saat 16:00’ya kadar tıbbi usul ve kaidelere uygun olarak, canlı ve sağlıklı olduğu tespit edilen bebeğin normal yoldan doğumunun beklendiği, bu saat itibariyle tanık ebelerin, “dilatasyonun 4 cm, efasmanın % 60 ve ÇKS’nin 110 olduğunu”, bebeğin sıkıntıya girdiğini tespit etmeleri üzerine, aynı gün saat 12:30 itibariyle nöbeti devralmış bulunan sanık doktordan doğumhaneye gelerek, hastayı değerlendirmesini istedikleri, sanığın doğumhaneye giderek hastayı değerlendirdiği ve 50 mg dolantin İ.M. yapılmasını istediği, saat 17.30’da, tanık ifadelerine göre; ÇKS’de derin düşmeler saptanması üzerine, sanığın tekrar arandığı, sanığın telefonla tanık ebelere talimat verdiği, saat 18.30’da, fetusun durumunda değişiklik olmaması ve ÇKS’lerin düşük olması üzerine çekilen NST’lerin değerlendirmesi için sanığa gönderildiği, telefonla aranıp, hastanın durumunun anlatıldığı, sanığın hastanın takibine devam edilmesini söylediği, saat 19.00’da hastanın serviksinin ve bebeğin başının ödemli olduğunun, ÇKS’lerin düşük olduğunun tespit edilmesi üzerine sanık doktorun doğumhaneye davet edildiği, sanığın 75 mg dolantin İ.M. yapılmasını söyleyip, doğumhaneye gitmediği, saat 20.10’da katılanın, tanık ebeler tarafından doğum için masaya alındığı, acil pratisyen hekimi ve yoğun bakım hemşirelerinin doğum salonuna çağrıldığı, küvezin hazırlatıldığı ve yaklaşık 2 saat süren doğum eyleminden sonra 1 apgarlı, 3700 gr. ağırlığında erkek bebeğin doğurtulduğu, bebeğin apgarının düşük olduğunun tespit edildiği, doğumdan sonra sanığın doğumhaneye geldiği ve bebeğe müdahale ederek, yoğun bakım ünitesine alınmasını, takip ve tedavisinin bu şekilde yapılmasını sağladığı, ancak bebeğin asfiktik doğum ve gelişen komplikasyonlar sonucu 05.05.2008 günü öldüğü olayın yargılaması sonunda sanığın görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyetine karar verilmiş ise de; Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunca tanzim edilen 13/03/2013 tarih ve 1020 sayılı raporda, “bebeğin sıkıntıda olduğunun ebeler tarafından bildirilmesi ve ifadelerde NST’lerin bebeğin sıkıntıda olduğunu gösterecek bulgular tespit edildiği de dikkate alındığında; Dr. ...’ın zamanında gelip gebenin muayenesini yapmaması nedeniyle kusurlu olduğu, takiplerinde ÇKS’nin düşmesi ve NST’de bozukluklar olduğu dönemde erken müdahale edilmesi durumunda bebeğin kurtulma ihtimalinin bulunduğu ancak kesin olmadığı” şeklinde mütalaada bulunulmasına ve dosya kapsamı itibariyle; sanığın görevinin gereklerine uygun ve zamanında müdahale ettiği takdirde bebeğin ölmeyeceğinin beklenen ve muhtemel sonuç olduğunun anlaşılmasına göre, ihmali eylemi ile ölüm arasında illiyet bağı bulunan sanığın taksirle öldürme suçundan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,Kabule göre de;5237 sayılı TCK'nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle atılı suçu işlediği kabul edilen sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. madde ve fıkrası gereğince hak yoksunluğuna hükmolunmaması,Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince tebliğnamedeki isteme uygun olarak BOZULMASINA, 31/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.