Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 848 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 27106 - Esas Yıl 2013





Tebliğname no : 12 - 2013/4439Mahkemesi : Çubuk Asliye Ceza MahkemesiTarihi : 20/11/2012Numarası : 2010/7 - 2012/466Suç : Taksirle öldürmeSuç Tarihi : 27/01/2006Taksirle öldürme suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Çubuk devlet hastanesine, yüksek ateş şikayeti ile getirilen ölen çocuğa, fiziki muayene ve ileri tetkikler yapılmayarak, ateşin aşıdan kaynaklandığı, ateşin çıkması halinde ateş düşürücü olan calpol isimli şuruptan verilmesi ve pansuman yapılmasının sanık doktor tarafından önerilerek katılan Arzu'nun gönderildiği, katılanın çocuğunu alarak eve getirdiği, ateş düşürücü olan calpol isimli şuruptan çocuğa içirdiği, 28/01/2006 tarih ve saat 09.00 sıralarında çocuğun ağzından ve burnundan köpük gelmesi üzerine, çocuğun Çubuk devlet hastanesine götürüldüğü, çocuğun hastanede öldüğü olayda, Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulu'nun 07/08/2009 tarihli raporunda sonuç olarak; "Ateşle başvuran her çocuğun sistematik muayenesinin yapılması gerektiği, aynı gün aşı yapılmasının ateş için bir risk faktörü olmakla beraber muayeneden kaçınılması gereken bir durum olmadığı cihetle 27.01.2006 tarihinde ateş ile hastaneye başvuran hastanın fizik muayenesinin yapılmamasının tıp kurallarına uygun olmadığı, 28.09.2005 doğumlu Mesut oğlu, E.. Ç..'in ölümüne neden olan akciğer enfeksiyonuna yönelik teşhisin erken konması halinde hastane şartlarında yapılacak tedavinin yüksek oranda şifa ile sonuçlanmasının beklendiği oy birliği ile mütalaa olunur."şeklinde görüş belirtildiği, aynı kuruldan alınan 28/09/2011 tarihli raporda ise; "27.01.2006 tarihinde uygulanan aşı sonrası gittiği Devlet Hastanesi acil servisinde Dr.Ş.. K.. tarafından hastanın ateşine bakılmamasının ve tam sistemik muayene yapılmamasının tıbbi eksiklik olduğu, ancak çocuğun ölümü ile eylem arasında tam bir illiyet bağı kurulamayacağı, oy birliği ile mütalaa olunur" şeklindeki rapor arasındaki görüşler çelişkili olduğundan, belirlenen çelişkinin giderilmesi ve sanık doktorun eylemi ile ölüm arasında illiyet olup olmadığının belirlenebilmesi için Adli Tıp Genel Kurulu'ndan rapor alındıktan sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği, illiyetin tespit edilmemesi halinde ise sanığın eyleminin TCK'nın 257/2. maddesine giren suçu oluşturup oluşturmaması tartışılmadan eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması,Kanuna aykırı olup, hükmün bu sebepten 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321 maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 20.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.