Mahkemesi :Ağır Ceza MahkemesiSuç : Taksirle öldürmeHüküm : TCK' nın 85/1, 22/3, 62/1. maddeleri uyarınca mahkumiyetTaksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafiinin eksik incelemeye ve bilinçli taksirin koşullarının oluşmadığına ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak; Olası kast TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında; “Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâli” biçiminde tanımlanmış, fıkra gerekçesinde ise; “Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir.” şeklinde, olası kastın uygulanma şartları belirtilmiştir. Öğretide de, olası kast, suçun kanuni tanımındaki objektif unsurların gerçekleşebileceği, ciddi bir şekilde mümkün görülmesine rağmen, fiilin işlenmesi suretiyle tipikliğin gerçekleşmesi şeklinde tanımlanmıştır. (Koca/Üzülmez; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler; 4. Baskı; sh. 152.)Fail, hareketinden doğacak sonuçları bilerek ve isteyerek hareket etmişse kast gerçekleşmiştir. Buna karşılık, fail belli bir sonucu gerçekleştirmek üzere hareket ederken, bunun yanında başka sonuçların meydana gelmesini de göze almış ve bu sonuçlar da gerçekleşmişse, failin bu sonuçlar açısından da kasten hareket ettiği kabul olunur. Çünkü fail, asıl kastettiğinden başka, hareketinden doğacak diğer sonuçları tahmin ettiği veya öngördüğü halde hareketini devam ettirmiştir. Dolaylı kast olarak adlandırılan bu kast türüne, belirli olmayan kast, gayrimuayyen kast, olursa olsun kastı veya dolus eventualis de denilmektedir. (Nur Centel, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 2.Bası, s.349, Artuk-Gökcen-Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, s.597 vd.), (Ayhan Önder, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt.2, s. 293 vd, Uğur Alacakaptan, Suçun Unsurları, s.139 vd., Timur Demirbaş, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.312 vd.)İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksir, 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmış olup, 5237 sayılı TCK’da, 765 sayılı TCK’da yer verilen, “tedbirsizlik”, “dikkatsizlik”, “meslek ve sanatta acemilik”, “nizamat, evamir ve talimata riayetsizlik”, “kayıtsızlık veya tedbirsizlik”, “hataen ve kayıtsızlıkla”, “müsamaha ve dikkatsizlik” şeklindeki taksir kalıplarına ilgili suç tiplerinde yer verilmemiş, ancak gerek öğretide, gerekse uygulamada, bu taksir kalıplarına yer verilmemiş olmasının, bir eksiklik veya farklılık oluşturmayacağı kabul edilmektedir.Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alması ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir, fail tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.Öğretide ve yargı kararlarında taksirin unsurları, a) Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması, b) Hareketin iradiliği, c) Neticenin iradi olmaması, d) Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,e) Neticenin öngörülebilmesi, ancak bu neticenin fail tarafından öngörülmemesi,Şeklinde belirtilmiştir.Bilinçli taksir kavramı mülga 765 sayılı TCK’nın 45. maddesine 8.1.2003 tarihli ve 4758 sayılı Kanun ile eklenen son fıkra ile hukukumuza girmiş olup, anılan fıkrada, “Failin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde ceza ... arttırılır.” hükmüne yer verilmiş, aynı hüküm, 5237 sayılı TCK’nın 22. maddenin 3. fıkrasında da korunmuştur. Taksirden söz edilebilmesi için neticenin öngörülebilir olması gerekli ve yeterli olmasına karşılık, bilinçli taksir halinde failin somut olayda ayrıca bu neticeyi öngörmüş olması da gereklidir. Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz; neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu neticeyi meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür. Bilinçli taksirde netice somut olarak öngörüldüğü halde, istenmemiştir.Bilinçli taksiri, taksirden ayıran özellik, bilinçli taksirde istenmeyen netice fiilen öngörülürken, taksirde öngörülmemektedir.Yasada, taksirin bir türü olarak düzenlenmiş bulunan bilinçli taksir esas itibariyle olası kastın sınırlarını daraltıcı bir işlev görmektedir. Bu nedenle, olası kastın anlamı ve sınırları belirlenmeden, bilinçli taksirin kapsamının tayini mümkün değildir.Olası kast ve bilinçli taksir öngörme unsuru itibariye örtüşmesine rağmen, isteme unsuru bakımından ayrılmaktadır.Olası kastı bilinçli taksirden ayıran özellik, mümkün yada muhtemel olarak öngörülen neticenin kabullenilmesi, failin öngördüğü tipik neticenin meydana gelmeyeceğine yönelik bir güveni olmadan hareket etmesidir. Başka bir anlatımla, fail öyle yada böyle herhalde hareketi gerçekleştirirdim diyorsa olası kast, neticenin gerçekleşeceğini bilseydim hareketi gerçekleştirmezdim, diyorsa bilinçli taksir söz konusudur.Somut olaya gelince; olay tarihinde çocukluk arkadaşı olan ve husumetleri bulunmayan sanık ile ölen ...'ın saat:20.00 sıralarında buluşup, yemek yedikten sonra tanık ...'ın işlettiği büfeye gidip bira içmeye başladıkları, saat:02.00 sıralarına kadar aynı tekel büfesinden yaklaşık 10-15 şişe kadar bira alıp içtikleri gibi sanığın beyanı ve otopsi tutanağındaki tespitlere göre ayrıca esrar içtikleri, gece saat 02.00 sıralarında tanık ...'ın büfesini kardeşi tanık ....'a bırakarak evine gittiği, büfede bulunan tanık ....'ın, arkadaşları tanıklar .... ve ... ile birlikte büfeyi kapatmaya hazırlanırlarken ölen ... ve sanığın da büfeye girip bir süre bu tanıklarla sohbet ettikleri, büfenin içinde birer bira daha içtikten sonra sanığın bilgisayarı kullanmak üzere büfedeki tezgahın arkasına geçtiği ve tezgahın arkasında tanık ...'a ait Adli Emanetin 2013/5678 sırasında kayıtlı 12 numara fişek atan ve İzmir Kriminal Polis Laboratuvarınca düzenlenen ekspertiz raporunda yapılan incelemelere göre atışa engel herhangi bir mekanik arızası bulunmayan, yere düşme, çarpma, vurulma gibi şekilde ateşleme gerçekleşmeyen yarı otomatik av tüfeğini sağ eli ile alıp havaya kaldırdığı, tanık ....'ın olayın hemen sonrasında soruşturma aşamasında alınan tanık beyanına göre gülerek "seni vururum lan" dediği, bu sırada tüfeğin ateş alması sonucunda yakın mesafede bulunan ...'ın sol yanaktan enseye kadar uzanan av tüfeği saçma taneleri toplu giriş yarası ile yaralandığı, beyin kanaması ve büyük damar yaralanmasından gelişen dış kanamaya bağlı olarak vefat ettiği, olayda sanığın gece geç saatlere kadar açık olan büfede koruma tedbiri olarak bulundurulan tüfeğin dolu olduğunu, patlayabileceğini ve tüfekten çıkacak saçmaların yaklaşık 2,5 metre karşısında bulunan ...’a isabet ederek ölümüne neden olabileceğini öngörmesine rağmen hareketini sürdürmek suretiyle sonucu kabullendiğini eylemli olarak ortaya koyduğu anlaşılmakla sanığın eylemini olası kast ile işlediği ve olası kast hükümleri uygulanmak suretiyle cezalandırılması yerine suç vasfında yanılgıya düşülerek, bilinçli taksir hükümleri uygulanmak suretiyle, mahkumiyetine karar verilmesi,Kabule göre de,2) Sanığa ait adli sicil kaydında bulunup tekerrüre esas alınan İzmir 20. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 20/07/2009 tarihli 2008/965 esas 2009/752 karar sayılı ilamı ile sanık hakkında hırsızlık suçundan neticeten 6 ay hapis cezasına hüküm edildiği, 5237 sayılı TCK'nın 58/4. maddesi uyarınca kasıtlı suçlar ile taksirli suçlar arasında tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilmeksizin, hırsızlık suçundan tesis edilen hükmün tekerrüre esas alınması,Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.