Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6805 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 19841 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :Ağır Ceza MahkemesiDava : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminatHüküm : Davanın Reddi Davacının tazminat talebinin reddine ilişkin hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davacı vekili sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;5271 sayılı CMK'nın 142/1-a maddesinde karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her halde karar ve hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceğinin hüküm altına alındığı, tazminat talebinin dayanağı olan... Cumhuriyet Başsavcılığının 11.03.2013 tarih, 2011/463 soruşturma ve 2013/307 sayılı dosyasında şüpheli (davacı) hakkında verilen takipsizlik kararının davacı vekiline 01.04.2013 tarihinde tebliğ edildiği ve itiraz edilmemesi üzerine kararın 17/04/2013 tarihinde kesinleştirildiği ve davacı vekilinin başvurusu üzerine kesinleşmiş kararın 30.04.2013 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiği ancak dosya kapsamında kesinleşmiş takipsizlik kararının bizzat davacıya tebliğ edildiğine dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmamakla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlığı altındaki 40. maddesinin ikinci fıkrası gereğince; “Devlet, işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” hükmü ile bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde haklarını sonuna kadar arayabilmelerine kolaylık ve imkan sağlamayı amaçlamış, son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerinin belirtilmesini, hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından belirtilen hususlara uyulmasını zorunlu kılmıştır. Bu temel ilkenin kaynağını yalnız Anayasa değil, 5271 sayılı CMK ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi de oluşturmaktadır.Bu hükme paralel olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 34. maddesinin 2. fıkrasında, “Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.” Aynı Kanunun 231. maddenin ikinci fıkrasında, “Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.” Üçüncü fıkrada “Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hal varsa bu da bildirilir.” amir hükmü yer almaktadır. Kanunun 232/6. maddesinde ise; “Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Yasal düzenlemelere bakıldığında; gerek yüze karşı verilen, gerekse yoklukta verilen karar ve hükümlerde yasa yolunun, süresinin, merciin ve şeklinin belirtilmesi ve bu hususların karara yazılması zorunlu kılınmıştır. Somut olayda tazminat talebinin dayanağı olan ...Cumhuriyet Başsavcılığının 11.03.2013 tarih, 2011/463 soruşturma ve 2013/307 sayılı takipsizlik kararında şüpheliye (davacıya) kesinleşmiş takipsizlik kararı bizzat tebliğ edilmemiş ve kararda, tazminat talebi yönünden kanun yolu, süresi, kanun yoluna başvuru şekli ve başvurunun hangi makama yapılacağının gösterilmemiş olması karşısında, davacının vekili aracılığıyla 28/11/2013 tarihinde dava dilekçesi vererek takipsizlik kararının kesinleşme tarihinden itibaren yasal bir yıllık hak düşürücü sürede dava açtığının anlaşılması karşısında, davanın kabulü yerine, isabetsiz değerlendirme ile davanın CMK'nın 142/1. maddesinde öngörülen 3 aylık sürede açılmadığı gerekçesi ile süre yönünden reddine karar verilmesi, İsabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 27.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.