Mahkemesi :Sulh Ceza MahkemesiSuç : Taksirle yaralamaHüküm : BeraatTaksirle yaralama suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin, sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;Göz hastalılıkları uzmanı olan sanık doktor ...’in icapçı nöbetçi olduğu, olay günü saat 18.00 sıralarında ... Hastanesi ... Servisine sol göz travması şikayeti ile müracaat eden ...'in, nöbetçi pratisyen hekim Dr.... tarafından muayene edilip, icapçı göz hekimi sanığa bilgi verildiği, sanığın telefon ile önerdiği tedavi talimatları uygulanarak ertesi gün göz polikliniğine başvurması talimatıyla evine gönderildiği ...'in ertesi gün tekrar göz polikiliniğine başvurduğu, sanığın ameliyatta olması nedeniyle diğer göz doktoru ... tarafından muayenesi yapılarak gözden 2 mm. uzunluğunda bir kıymık parçası çıkarıldığı ve hastaneye yatırıldığı, iki üç gün sonra yapılan muayedene gözde yine kıymık parçası görülmesi nedeniyle sevk edildiği . .. Tıp Fakültesinde tedavisinin yapıldığı ve 08.09.2010 tarihinde taburcu edildiği, şahsın 14.12.2012 tarihinde ... Kurulunda yapılan muayenesinde, sağ görme 10/10 düzeyinde, sol görmenin olmadığı, sağ göz doğal, sol göz minimal enoftalmik, hafif hipoton, pupil alanında kesiflik, saat 3-6 arası kesi izi, temporalde konjonktival nevüs, 360 derece arka seneşi, derin ön kamara olduğu, sağ şakak bölgesinde yaygın hiperpigmente cilt lezyonu olduğu, sağ fundus doğal, sol fundus seçilemediğinin rapor edildiği, olay nedeniyle düzenlenen ... İhtisas Kurulunun 24.12.2012 tarihli raporunda, "Şahsın çiçekçide çalışırken gözüne çiçeklerin kenarına dikilen ağaç parçasının battığını ifade ettiği ve hekime başvurduğu, ilk muayenesini yapan pratisyen hekimin gözde bir yaralanma olduğunu saptayarak icapçı göz hekimine bilgi verdiği, telefon ile önerilen tedavi talimatlarını uyguladığı ve ertesi gün kişiye göz polikliniğine başvurmasını bildirdiği cihetle, bir pratisyen hekimden aynı hal ve şartlarda göstermesi beklenen özeni gösterdiği, kendisine yönelik atfı kabil kusur tespit edilmediği, göze yönelik travmalarda icapçı göz hastalıkları uzmanının telefonla tedavi önermesinin mümkün olduğu, ancak travmatik olayın niteliği ve oluşan klinik bulgular dikkate alındığında bizzat hastaneye gelerek hastayı muayene etmemesinin tıbben bir eksiklik olarak nitelendirildiği, hastanın gözündeki yabancı cisimlerin çıkartılması yönünden yapılan tüm müdahalelerin tıp kurallarına uygun olduğu, göze yönelik travmalar sonrası oluşan organik yabancı cisim yaralanmalarında hızla seyreden, ilerleyici doku yıkımı olabildiği ve kalıcı görme kayıpları ile sonlandığının tıbben bilindiği, dava konusu olayda erken dönemde tüm gereklilikler yerine getirilip tıbben müdahale edilse dahi görme kaybının gelişebileceği" nin bildirilmesi karşısında, kusurlu tıbbi müdahale ile görme kaybı arasında doğrudan bir neden sonuç ilişkisi bulunmaması nedeniyle eylemin taksirle yaralama kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmamakla birlikte travmatik olayın niteliği ve oluşan klinik bulgular dikkate alındığında, sanığın bizzat hastaneye gelerek hastayı muayene etmesi ve tedaviyi derhal başlatması gerekirken, tedaviyi uzmanlığı bulunmayan pratisyen hekime bıraktığı bu itibarla eyleminin ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçu kapsamında değerlendirilmesi suretiyle sanığın TCK'nın 257/2. maddesi gereğince mahkumiyetine karar verilmesi yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi, İsabetsiz olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince, beraate ilişkin hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 07.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.