Mahkemesi :Ağır Ceza MahkemesiDava : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminatHüküm : 2.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Davacı vekilinin 11.09.2013 tarihli dilekçesi ile müvekkili davacının bir suç soruşturması nedeniyle kanuna aykırı şekilde yakalandığını belirterek CMK’nın 141. ve devamı maddeleri gereğince manevi tazminat istemine ilişkin açılan davanın kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;Davacı vekili 10.09.2013 tarihli dilekçesi ile, müvekkilinin İstanbul Barosuna kayıtlı olarak avukatlık yaptığını, 11.06.2013 tarihinde gözaltına alınan 2 meslektaşının adliye içinde alıkonulması nedeniyle nöbetçi savcı ile görüşmek isteyen bir grup avukat arkadaşıyla beraber Çağlayandaki İstanbul Adliyesinde C Blok -3 giriş katında beklemeye başladığını, ardından hiçbir uyarı yapılmadan CMK’nın 90. maddesi ve Yakalama Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin 5. ve 6. maddelerine aykırı olacak şekilde zorla, darp edilerek yakalama işlemine maruz kaldığını, emniyete ait otobüslerle İstanbul Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğünü, burada otobüsün içinde 10 saat kadar bekletildiğini bu esnada CMK’nın 90. ve 147. maddeleri, Yakalama Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin 6. 7. ve 8. Maddelerine aykırı olacak şekilde kanuni haklarının kendisine hatırlatılmadığını, ne ile suçlandığı konusunda kendisine bilgi verilmediğini, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun ek 2. maddesine aykırı olacak şekilde bekletilme süresince yeme içme ihtiyacının karşılanmadığını, özgürlüğünden mahrum bırakıldığı, 10 saatlik süre boyunca yalnızca sağlık muayenesi ve serbest bırakma tutanağının tanzim edildiğini başka bir işlem yapılmadığını bunun da CMK’nın 90/6. maddesi ve Yakalama Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin 17. maddesine aykırı olduğunu, kimlik tespiti işleminin adliyedeki kameralar vasıtasıyla yapılabileceğini, yakalama işlemine karşı nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine itiraz ettiklerini ancak yakalama kararı ve soruşturma dosyası olmadığı yönünde Cumhuriyet savcısı tarafından mahkemeye şifai olarak bilgi verildiğini, hakim tarafından bu hususta tutanak tutulduğunu, itirazlarının sürüncemede bırakıldığını, sözlü olarak verilen yakalama emrinin yazılı hale dönüştürülmediğini, bunun da CMK’nın 161. maddesi ve Yakalama Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin 6. maddesine aykırı olduğunu, yakalama gerçekleştirildikten sonra yakınlarına haber verilmediğini bu haliyle CMK’nın 95. maddesine aykırı davranıldığını, Avukatlık Kanunu 58. maddesine göre müvekkili hakkında görev sırasında işlediği suçlardan dolayı ancak Adalet Bakanı’nın izniyle soruşturma başlatılabileceğini bu durumda yakalama işleminin yapılamayacağını, olaya bizzat Cumhuriyet savcının müdahale etmesi gerektiğini belirterek 5271 sayılı CMK’nın 141 ve devamı maddeleri uyarınca 20.000 TL manevi tazminatın, davalı hazineden tahsilini talep etmiş, yargılama yapan İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesince, yakalama işleminin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmekle,Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre, davalı vekilinin ve davacı vekilinin sair temyiz itirazının reddine, ancak;Dosya içeriğine göre; 11.06.2013 tarihinde İstanbul Adalet Sarayı C Blok -3. katta toplanan ve tutanağa göre bazılarının üzerinde avukat cübbesi bulunan grubun slogan attığı, bu durumun İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 02.05.2013 tarih ve 2013/4154 sayılı yazısına aykırı durum oluşturduğu belirtilerek kolluk biriminin kamera kaydına başladığı, eylemin devam etmesi üzerine güvenlikten sorumlu Cumhuriyet Başsavcı vekilinin , ilçe emniyet müdür yardımcısına sözlü talimatı ile müracaat savcısından talimat bekledikleri, müracaat savcısının eyleme son verilmemesi halinde yakalama işlemi yapılarak 2911 sayılı Kanun gereği işlem yapılması talimatı verdiği, uyarılara rağmen eylemin devam ettiği, bunun üzerine kolluk biriminin çember oluşturarak göstericileri C kapısına yönelttiği, dışarı çıkmak istemeyen bir kısım kişilerin kolluk güçlerine fiili saldırıda bulunduğu, olaylarda 13 polis memuru ve 5 özel güvenlik görevlisinin yaralandığına dair tutanak tutulduğu, saat 12:05 sıralarında başlayan olaya ilişkin yakalanan şahısların saat 15:00 sıralarında güvenlik şube müdürlüğüne getirildiği, bu kişiler arasında davacının da olduğu, burada aralarında davacının da bulunduğu 23 kişinin kimlik bilgilerini kolluğa vermek istemediği, bu aşamada müdafiiler ile şüphelilerin karıştığı, başka avukatların da otobüslere binmeye çalışması nedeniyle şüphelilerin hastane sevkinin saat 16:30 sıralarında yapılabildiğine ilişkin tutanak tutulduğu, hastane aşamasında Cumhuriyet Savcısı başka kayıtların toplanmasının yanı sıra kimlik tespitinin ardından şüphelilerin salıverilmesi talimatı verdiği, tutanağa ve tutanakta belirtildiğine göre alınan talimata göre kimlik ibraz edenlerin doktor raporundan sonra salıverildiği, kimlik ibraz etmeyenlerin ise saat 20:10 sıralarında alınan talimat gereği kimlik ibrazı halinde serbest bırakılmasına ilişkin kayıt düşüldüğü, davacının 23:50 de serbest bırakıldığı görülmüştür.Buna göre; Davacının saat 17:10' a kadar emniyete ait otobüste bekletildiği, yine sağlık kontrolünden sonra da saat 22:00' a kadar gerekçesiz şekilde aynı biçimde emniyete ait otobüste kaldığı, bu süreçte sadece sağlık muayenesi ve serbest bırakma tutanağı düzenlendiği, yakalama işlemine yönelik itirazın saat 17:45'te İstanbul 32. Sulh Ceza Mahkemesine yapıldığı, itiraza yazılı yanıt verilmediği ya da gerektiği gibi yanıt verilmediği için işin sürüncemede bırakıldığı, davacının kanuni haklarının kendisine hatırlatılmadığı ve yakınlarına haber verilme hakkının da ihlal edildiği, iddialarının araştırılması bakımından, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/84674 sayılı ceza dava dosyasının getirtilerek, davacının yukarıda sayılan haklarının ihlal edilip edilmediğinin detaylıca araştırılıp, ilgili belge ve bilgilerin denetime elverişli şekilde onaylı suretlerinin dosya arasına alınması gerektiğinin gözetilmemesi, Kanuna aykırı olup, davacı vekilinin ve davalı vekilinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 06.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.