Tebliğname No : 12 - 2012/80634Mahkemesi : Ankara 16. Asliye Ceza MahkemesiTarihi : 06/12/2011Numarası : 2010/255-2011/774 Suç : Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirmeVerileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin hükümler, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Sanık N.. S.. müdafinin duruşmalı inceleme isteminin, hükmedilen cezanın on yıl hapis cezasından aşağı olması nedeniyle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 318 ve 5271 sayılı CMK'nın 299. maddeleri gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede:Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıklar müdafilerinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak, 1- Gerekçeli karar başlığında, sanık N.. S.. hakkındaki suç tarihinin 26.03.2009; diğer sanıklar N.. O.. ve M.. Y.. hakkındaki suç tarihinin 14.05.2009 olarak gösterilmesi gerekirken, suç tarihinin 14.05.2009 olarak yazılması suretiyle CMK'nın 232/2-c maddesine aykırı hareket edilmesi, 2- Belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi, TCK'nın 136/1. maddesinde “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmış olup, eylemin; kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak ya da belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle gerçekleşmesi hali, aynı Kanunun 137. maddesinde cezada artırım nedeni olarak öngörülmüştür.Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA'sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir; ancak, herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler, yasal anlamda “kişisel veri” olarak değerlendirilemez, aksinin kabulü; anılan maddenin uygulamaalanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçlar doğurur, bu nedenle, bir kişisel bilginin, açıklanan anlamda “kişisel veri” kabul edilip edilmeyeceğine karar verilirken, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da ayrıca tespit edilmesi gerekir. Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; kamuoyunda Ergenekon adı verilen soruşturma sonucunda düzenlenen 08.03.2009 tarihli iddianame metninde geçen ve BTV kanalında bir dönem haber müdürü olarak görev yapan İlhami Yangın tarafından anılan davada sanık olarak yargılanan gazeteci G. K.'nün elektronik posta adresine gönderildiği iddia olunan bir elektronik iletide, “BTV kanalında haber müdürü olarak göreve başladım.. ama bu Ö. Ç. çok küfürlü haberler yazdırmak istedi. bir müddet sonra yöneticilikten ayrıldım. yine kütüphaneye kapanmıştım. ama bir baktım ki, benim ismim silinmemiş künyeden. ve bütün mahkemeler bana açılıyor. hemen U. D.'a haber yolladım bana mahkeme açma diye. T. Ö. da o sıralar arenada çalışıyordu. hemen araya girerek benle görüşmek istedi. görüştük, bana arenaya çıkmamı teklif etti.”, “ayrıca U.D. ve A.D.'la ilgili elimde ciddi belgeler resimler vardı. mesela U. D.'ın aile ilişkileri, karısının sürekli Brezilyaya gidişi, kayınvalidesinin evi vs.” ibarelerine yer verilmesinin ardından, Star Tv haber grup başkanı ve haber spikeri katılan İ.. D.. tarafından, 25.03.2009 tarihinde, iddianamedeki ibarelerle ilgili olarak, “...Benim eşim evlendikten sonra hiçbir zaman tek başına yurt dışına çıkmadığı gibi, hayatında Brezilya'ya gitmedi. Eğer benim eşimin Brezilya'ya gittiğini birisi çıksın, ispat etsin, evliliğimiz döneminde Brezilya'ya gittiğini birisi çıksın, ispat etsin, ben şu dakikada görevimi bırakacağım, hatta intihar bile ederim. Bu namus meselesi sevgili seyirciler...” şeklinde kamuoyuna açıklamada bulunulması üzerine, katılan İ.. D..'ın eşi olan katılan Y.. D..'ın yurt dışına çıkış ve yurda giriş bilgilerinin, A.'da V.Gazetesinin 14.05.2009 tarihli nüshasında yayınlanması ve Hürriyet Gazetesinin 15.05.2009 tarihli nüshasında, bir köşe yazarının kaleme aldığı “Yakalamazsanız suç ortağısınız”, aynı gazetenin 16.05.2009 tarihli nüshasındaki, “V.'e hangi kamu görevlileri servis yapıyor” başlıklı yazılarla beraber konunun farklı yayın organlarında tartışılmaya başlanmasını müteakip İçişleri Bakanlığı tarafından başlatılan soruşturma neticesinde, Uğur Dündar ve/veya Y.. D.. ya da Dündar soyadı veya bu kişilerle ilgili olarak, Pol-Net Tahdit ve Hudut Kapıları Yolcu Projesi vasıtasıyla, 20.02.2009-15.05.2009 tarihleri arasında Emniyet Genel Müdürlüğünün farklı illerde ve birimlerde görev yapan 20 emniyet personeli tarafından 56 kez; Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı bünyesindeki KOMBS Yolcu Projesi vasıtasıyla da 2 polis memuru tarafından 26.03.2009 ve 30.03.2009 tarihinde 6 kez sorgulama yapıldığının tespit edildiği, Bu kapsamda, sanıklardan Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Kaçakçılık Büro Amirliğinde polis memuru olarak görev yapmakta olan N.. S..'in, katılan Y.. D..'ın yurt dışına çıkış ve yurda giriş bilgilerini öğrenmek amacıyla, 26.03.2009 tarihinde beş kez, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı Bilişim Suçları ve Sistemleri Şube Müdürlüğü Teknik Takip ve İzleme Büro Amirliğinde polis memuru olarak görev yapmakta olan sanık M.. Y..'ın, katılan Y.. D..'ın yurt dışına çıkış ve yurda giriş bilgilerini öğrenmek amacıyla, 14.05.2009 tarihinde beş kez,Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Dairesi Başkanlığı Asayiş Şube Müdürlüğü Aranan Şahıslar Büro Amirliğinde görevli sanık sivil memur N.. O..'ın, katılan Y.. D..'ın yurt dışına çıkış ve yurda giriş bilgilerini öğrenmek amacıyla, 14.05.2009 tarihinde bir kez sorgulama yaptığının saptandığı ve sanıklar hakkında soruşturma izni verildiği,Bunun üzerine sanıklar hakkında başlatılan adli soruşturma neticesinde; Emniyet Genel Müdürlüğünün 09.03.2005 tarih ve 6429-15 sayılı giriş ve çıkış kayıtları konulu 2005/26 sayılı genelgesi ve mer'i mevzuata göre, bir kişiye ait yurt dışına çıkış ve yurda giriş bilgilerinin verilmesinde mutlaka kişilerin ya da vekillerinin yazılı müracaatı, kamu kurum ve kuruluşları ile adli mercilerin yazılı bir talepleri olması gerektiği halde, sanıkların, kişisel meraklarından dolayı,kendilerine görevleri gereği verilen şifreleri kullanıp, hiçbir yasal gerekçe ve dayanağı olmadan, yetki aşımı suretiyle katılan Y.. D..'ın yurt dışına çıkış ve yurda giriş bilgilerini sorgulayarak, TCK'nın 136/1. maddesinde tanımlanan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu işledikleri iddiasıyla dava açıldığı ve yapılan yargılama sonucu sanıkların katılan Y.. D..'a ait kişisel veri niteliğindeki yurt dışına çıkış ve yurda giriş bilgilerini hukuka aykırı olarak ele geçirdikleri gerekçesiyle atılı suçtan mahkumiyetlerine karar verilmiştir.Katılan Y.. D..'a ait kişisel veri niteliğindeki yurt dışına çıkış ve yurda giriş bilgilerini, fiziki olarak tevdi edilmesi halinde kolaylıkla görebilecek konumda olan sanıkların, doğrudan bir görev tevdi edilmese dahi, salt veri tabanının güvenliği nedeniyle kendilerine verilen şifreleri kullanıp, sistemde sorgulama yaparak, bu bilgileri okumaktan ibaret eylemleriyle kişisel verileri ele geçirdikleri kabul edilemeyeceği gibi, söz konusu kişisel verileri, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştıklarına ilişkin haklarında bir iddia ileri sürülmeyen sanıkların, basında çıkan haberlerin doğruluğunu araştırarak, gerektiğinde amirlerine bilgi verme amacını taşıyan eylemlerinde, hukuka aykırı hareket ettikleri bilinciyle hareket ettikleri de kabul edilemeyeceğinden, yasal unsurları oluşmayan atılı suçtan sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken, yasal ve yeterli olmayan yazılı gerekçelerle, sanıkların mahkumiyetlerine karar verilmesi,Kabul ve uygulamaya göre de:1- Sanık N.. S..'in 26.03.2009 tarihinde 8 dakikada ve sanık M.. Y..'ın 14.05.2009 tarihinde mesai saatleri içerisinde beş kez sorgulama yaptıkları nazara alındığında, sanıkların kastları yenilenmeyecek şekilde birbiri ardına yaptıkları sorgulamaların tek bir suça sebebiyet verebileceği, değişik zamanlarda işlenmiş birden fazla suçtan söz edilemeyeceğinden zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilmeden, sanıklara hükmedilen cezalarda TCK'nın 43/1. maddesi gereğince artırım yapılarak, sanıklara fazla ceza verilmesi,2- Hükmedilen uzun süreli hapis cezaları ertelenen sanıkların, TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendindeki hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluklarına, kendi alt soyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından “koşullu salıverilmelerine kadar”, diğer kişiler yönünden ise, “hapis cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar” karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, TCK’nın 53. maddesinin (3) numaralı fıkrasına aykırılık oluşturacak şekilde hükümler kurulması,3- Katılanlar lehine takdir edilen vekalet ücretinin, sanıklardan nasıl tahsil edileceğine dair açıklama içermeyecek şekilde hüküm kurulması,Kanuna aykırı olup, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 03.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.