Tebliğname No : 12 - 2012/161725Mahkemesi : Samsun 3. Asliye Ceza MahkemesiKarar Tarihi : 25.04.2012Numarası : 2012/76 - 2012/776 Suç : Kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymakKişisel verileri, hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin, eksik inceleme yapıldığına, sanığın atılı suçu işlemediğine ve suç işleme kastı bulunmadığına, delillerin değerlendirilmesinde hata yapıldığına ilişkin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;1- TCK'nın 136/1. maddesinde düzenlenen “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” suçunun oluşabilmesi için, belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi gerekmekte olup, suçun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA'sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir; ancak, herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler, yasal anlamda “kişisel veri” olarak değerlendirilemez, aksinin kabulü; anılan maddenin uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçlar doğurur, bu nedenle, bir kişisel bilginin, açıklanan anlamda “kişisel veri” kabul edilip edilmeyeceğine karar verilirken, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da ayrıca tespit edilmesi gerekir.Bu açıklamalar ışığında; şikayetin kapsamına, iddianamedeki nitelendirmeye, aksi ispatlanamayan sanık savunmasına, katılanın beyanlarına, sanık ile katılan arasındaki geçmişe dayalı ortaklık ilişkisine ve incelenen dosya içeriğine göre, sanık ile müştekinin suç tarihi öncesinde ticari ortaklıklarının bulunduğu, taraf beyanlarına göre, katılanın e-posta adresinin her ikisi tarafından da ticari faaliyetlerinde kullandıkları, ancak ortaklıklarının sona erdiği dönemde sanığın daha önce bildiği, katılana ait mail adresinin internet şifresini hakkı bulunmadığı halde kullanmak suretiyle bilişim sistemindeki katılana ait özel kısma girdiği ve hukuka aykırı olarak sistemde kalmaya devam ettiğinin iddia edildiği olayla ilgili olarak,Sanığın, katılanın kişisel verilerini ele geçirme, kaydetme, yayma, onun başkasıyla gerçekleştirdiği haberleşme içeriğini öğrenme, kaydetme veya ifşa etme, özel hayatının gizliliğine müdahalede bulunma, huzur ve sükûnunu bozma kastıyla hareket ettiğine dair dosya kapsamında bir delil bulunmadığı anlaşılmakla, sanığın sübut bulan bilişim sistemine girip bir süre kalmasından ibaret eyleminin TCK'nın 243/1. maddesinde tanımlanan “Bilişim Sistemine Girme” suçunu oluşturacağı gözetilmeden, delillerin takdirinde ve suç vasfında yanılgıya düşülerek, dosya kapsamına uygun düşmeyen yetersiz gerekçelerle, sanık hakkında TCK'nın 136/1. maddesinde düzenlenen verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,Kabul ve uygulamaya göre de:1- Hükmün esasını teşkil eden kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında, sanığın “Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak” suçundan cezalandırılmasına karar verildiği halde uygulama maddesi olarak “TCK'nın 136/1.” maddesi yerine uygulama yeri bulunmayan “TCK'nın 141/1. maddesi” gösterilmek suretiyle hükmün gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında karışıklığa yol açılmak suretiyle CMK'nın 232/6. maddesine aykırı hareket edilmesi,2- 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesindeki “hükmün açıklanmasının geri bırakılması”na ilişkin düzenlemenin sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağına karar verilirken, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda denetime olanak verecek somut gerekçeler gösterilmek suretiyle takdir hakkının kullanılması gerektiği gözetilmeksizin, katılanın maddi bir zararının tespit edilemediği olayla ilgili olarak yargılanan, geçmişinde adli sicil kaydı bulunmayan, kişilik özellikleri olumlu değerlendirilerek TCK'nın 50. ve 62. maddeleri uygulanan sanık hakkında, “Suçun işleniş şekli, olayın özellikleri, sanığın yargılama sürecinden ve tüm dosya kapsamından edinilen suç işleme konusundaki eğilimi nazara alınarak, yeniden suç işlemekten çekineceği hususunda mahkememizde olumlu vicdani kanaat oluşmadığı” şeklindeki soyut gerekçe ile anılan düzenlemenin uygulanmamasına karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 03.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.