Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : 2863 sayılı Kanuna aykırılıkHüküm : 2863 sayılı Kanunun 65/b, 5237 sayılı TCK'nın 62, 52/2-4, 53, 5271 sayılı CMK'nın 307/4. maddeleri uyarınca mahkumiyet 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Suçtan zarar gören Kültür ve Turizm Bakanlığı adına davaya katılma talebinde bulunulduğu ve yapılan talebe atfen şikayetçi kurumun katılan olarak kabulüne karar verildiği gözetilmeksizin, gerekçeli karar başlığında İstanbul Muhakemat Müdürlüğünün katılan olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilebilir yazım hatası olarak değerlendirilmiştir.Suç tarihinde, sanık tarafından, İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 15.11.1995 tarih ve 7755 sayılı kararı ile aynı kurulun 05/06/1996 tarih ve 8284 sayılı kararı ekinde yer alan 1/2500 ölçekli sit derecelendirme paftasına göre 1. derece doğal sit alanı içerisinde bulunan, .....İlçesi, ... Beldesi, ... Mahallesi, .... Sokak, 1299 ada, 1 parsel sayılı olup maliye hazinesi adına kayıtlı bulunan taşınmazda mevcut 4 katlı betonarme binanın üçüncü katında kaba inşaat, dış sıva ve bina içi işlemlerin yapıldığının tespit edildiği, mahkemece icra edilen keşfe katılan fen, sanat tarihçi ve inşaat mühendisi bilirkişiler tarafından düzenlenen raporlar ile söz konusu uygulamanın tutanak tarihi itibarıyla yapıldığı, yapılan işlemin sit alanına inşai ve fiziki müdahale teşkil ettiği, doğal yapının bütünlüğünün bozulduğu hususlarının belirlendiği, sanığın savunmasında, suça konu yerin sit alanı içerisinde yer aldığını bilmediğini beyan ettiği,08/10/2013 tarih ve 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 7. maddesine göre, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararlarının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edileceği; sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının da Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte, Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı, belirtilen değişiklik öncesinde işlenen suçlar bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği,Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında suça konu taşınmazın maliye hazinesi adına kayıtlı olması nedeniyle eylemin hukuka uygun bir zeminde icra edilmediği ve eylemin izne bağlanmasının mümkün olmadığı, kaldı ki suça konu yerin sit alanı içerisinde yer aldığını bilmediğini beyan eden sanığın, en geç tutanak tarihinde bu hususu öğrenmesine rağmen inşai faaliyete devam ederek çatı imalatı da yaptırdığı, bu nedenlerle savunmasının itibar edilebilir mahiyette olmadığı, sanığın, üzerine atılı suçu işlediğinin tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu, 6498 sayılı Kanunun 3. maddesi ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65/1 maddesinde öngörülen yaptırım miktarında sanık lehine herhangi bir değişiklik mevcut olmadığı anlaşılmakla, tebliğnamede 6498 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler nazara alınarak sanığın hukuki durumunun yeniden takdir ve tayini gerektiğinden bahisle bozma öneren görüşe iştirak edilmemiştir.Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin, sanığın suça konu yerin sit alanı olduğunu bilmediğine, atılı suçun unsurlarının oluşmadığına ve beraatine karar verilmesi gerektiğine ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine ancak,5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin hapis cezasına mahkumiyet halinde uygulanabileceği gözetilmeksizin, sonuç olarak adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında hak yoksunluğuna hükmedilmesi,Kanuna aykırı olup, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, bu hususun yeniden yargılama yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının hak yoksunluğuna ilişkin altıncı paragrafının hükümden çıkarılması ile hükümdeki usul ve kanuna uygun bulunan sair hususların aynen bırakılmasına karar verilmek suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 28/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.