Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi4-..., 5-..., 6-... Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılıkHüküm : Sanıklar hakkında beraat 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanıkların beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre katılan vekilinin, sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; Anayasa Mahkemesi'nin 13/10/2012 tarih, 28440 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2011/18 Esas, 2012/53 sayılı kararı ile 08/10/2013 tarih ve 6498 sayılı Kanun kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; Yüksek Mahkemece “mülkiyet hakkı ihlali” iddiasının kabul edilmediği, ancak, hukuk devletinin temel ilkelerinden olan “belirlilik ilkesi” ne göre, kişilerin maliki bulundukları taşınmazların korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı niteliğiyle tescilli olduğunu ya da sit alanı içerisinde kaldığını öğrenmeleri gerektiği hususunun vurgulandığı, iptal hükmündeki gerekçeler doğrultusunda, 2863 sayılı Kanunun “tespit ve tescil” başlıklı 7. maddesinin 6498 sayılı Kanun ile değiştirildiği, buna göre, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararlarının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edilmesi; sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının da Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte, Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulması gerektiği; belirtilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılacağı; ilan edilmese dahi muhatapların ilgili taşınmazın sit alanında kaldığını bildiklerinin anlaşılması halinde, izinsiz yapılan uygulamalardan sorumlu olacakları, keza 6498 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanun'da yapılan değişikliklerin amacının, sit alanı tesciline ilişkin kararların, ilgilileri tarafından öğrenilmesini sağlamaya yönelik olduğu; Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde, İstanbul 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 17/07/1990 tarih, 2466 sayılı kararı ile korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli İstanbul İli, ... İlçesi, ... Mahallesi, ... ada ... parselde bulunan taşınmazda, İstanbul 3 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 11/01/1991 tarih, 2757 sayılı kararı ile onaylı projesine aykırı inşai uygulamalarda bulunulduğunun tespit edildiği, tescilli yapı içerisindeki bağımsız bölümlere ait dosya kapsamında mevcut tapu kayıtları incelendiğinde, beyanlar hanelerine 27/08/1990 tarihli korunması gerekli kültür varlığı olduklarına dair şerh konulduğu, sanıkların kullanmış oldukları bağımsız bölümleri bu tarihten sonra iktisap ettiklerinin anlaşılması karşısında, dava konusu taşınmazın niteliğini ve bu sebeple izinsiz herhangi bir şekilde üzerinde inşai ve fiziki müdahalede bulunulamayacağını bildikleri, tüm dosya kapsamı itibariyle sabit olmakla birlikte; İzinsiz müdahalede bulunulan taşınmazın tek yapı ölçeğinde 2863 sayılı Kanunun 6. maddesi kapsamında tescilli kültür varlığı olması nedeniyle, taşınmazda izinsiz ya da izin kapsamı dışında yapılan her türlü inşai faaliyetin suç oluşturacağı, bu bakımdan müdahalenin binanın içinde ya da dışında gerçekleştirilmesinin önem arz etmediği, bu kapsamda tescile esas bilgi ve belgeler getirtilerek, izinsiz yapılan tadilatın yapının tescil edilmesine neden olan kriterlere uygun olup olmadığının, yapıya ait orjinal dokuya uyum sağlayıp sağlamadığının, tescilli kültür varlığında geri dönüşümü mümkün olmayacak derece zarar meydana getirip getirmediğinin belirlenmesi gerektiği, Bu sebeple, öncelikle, mahallinde, fen bilirkişi, inşaat mühendisi ve üniversitelerin arkeoloji kürsüsüne mensup öğretim görevlisinden oluşan bilirkişi heyeti refakati ile keşif icra edilip, dava konusu uygulamaların niteliğinin ve kim tarafından yapıldığının belirlenmesi, ayrıca suça konu yapıda kullanılan malzemelerin eskiliği, renkteki solmalar ve yıpranma durumu dikkate alınarak yapılış tarihleri tereddüte yer vermeyecek şekilde saptanarak ve bu şekilde dava konusu uygulamaların zamanaşımı süresi içerisinde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin açıklığa kavuşturulması, Dava zamanaşımı süresi içerinde tescilli kültür varlığına geri dönüşümü mümkün olmayacak derece zarar verildiğinin anlaşılması halinde, başka herhangi bir husus araştırılmaksızın uygulamaları gerçekleştirilen sanıkların 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65/1-1. cümlesi uyarınca cezalandırılması,Dava zamanaşımı süresi içerisinde tescilli kültür varlıklarına geri dönüşümü mümkün olmayacak derecede zarar verilmediğinin anlaşılması halinde; Bünyesinde koruma, uygulama denetim büroları kurulan idarelerden izin almaksızın veya izne aykırı olarak izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunanların, 2863 sayılı Kanunun 65/4 maddesi gereğince cezalandırılması gerekeceğinden, bu kapsamda, suça konu taşınmazın bulunduğu ilde suç tarihi itibariyle Büyükşehir Belediye Başkanlığı, İl Özel İdaresi veya İlçe Belediye Başkanlığı bünyesinde koruma, uygulama denetim bürosu kurulup kurulmadığı araştırılıp, dava konusu taşınmazın, kurulan Koruma Uygulama ve Denetim Bürosunun sorumluluk alanında bulunmadığının ve yapılan uygulamaların ruhsata tabi inşai ve fiziki müdahale kapsamında olduğunun anlaşılması halinde uygulamaları gerçekleştiren sanıkların 65/1. maddesi uyarınca cezalandırılması, yapılan bu uygulamaların ruhsata tabi olmayan, “basit onarım” niteliğinde olduğunun belirlenmesi veya ruhsata tabi inşai ve fiziki müdahale kapsamında olsa bile, suça konu taşınmazın, kurulan Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu'nun sorumluluk alanında bulunduğunun anlaşılması halinde ise 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65/4. maddesi ile cezalandırılması gerektiği gözetilmeksizin, 6498 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanunda yapılan düzenlemeler dikkate alındığında atılı suçun yasal unsurlarının oluşmayacağı şeklindeki gerekçeye dayalı olarak, eksik araştırma ve hatalı değerlendirmelerle, sanıkların beraatlerine dair yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 14/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.