Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : Hakaret, şantaj, özel hayatın gizliliğini ihlalHüküm : Hakaret suçundan: TCK'nın 125/1, 125/4, 53/1. maddeleri gereğince mahkumiyet Şantaj suçundan: TCK'nın 107/2, 52/2, 53/1. maddeleri gereğince mahkumiyet Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan: TCK'nın 134/2-1, 53/1. maddeleri gereğince mahkumiyet Hakaret, şantaj ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: A) Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesinde; Sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmemesi, ertelenmemesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasına yönelik mahkemenin takdirinde dosya kapsamına göre bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki (2) numaralı, tanıklar ....l, ..., ... ve ....'ın anlatımları alınmadan önce, tanıklık görevlerinin öneminin anlatılmaması, hükmün esasına etkili görülmediğinden, tebliğnamedeki, (3) numaralı, yakalama emri üzerine Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesince istinabe yoluyla sorgusu yapılan sanığa, sorgusundan önce CMK'nın 147. maddesindeki yasal haklarının hatırlatıldığı ve sanığın haklarını anladığını belirterek, savunmasını yapmaya hazır olduğunu beyan ettikten sonra ifadesinin alındığı anlaşıldığından, tebliğnamedeki (4) numaralı bozma düşüncesine iştirak edilmemiş; TCK'nın 61/1. maddesinde yer alan ölçütlerden suçun işleniş biçimi ve sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle, aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, temel cezanın asgari hadden tayin edilmesi, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. Dosya kapsamına göre, sanığın, aile içerisinde fantezi olarak çekilmiş katılanla cinsel ilişki anına ait görüntüleri ve katılanın çıplak resimlerini katılan aleyhine açtığı velayetin kaldırılması davasında Sivas Aile Mahkemesine sunmak ve yakınlarına göstermek suretiyle TCK'nın 134/2-1. maddesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, Katılanın iddialarının tanık .....'ın anlatımlarıyla doğrulanmış olması karşısında, katılanın fiziksel ve cinsel mahremiyetine ilişkin görüntülerini, hukuka aykırı olarak ifşa eden sanığın eyleminde özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun oluştuğunda bir isabetsizlik görülmediğinden, Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin sübuta ilişkin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak, Sanığın TCK'nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a), (b), (d), (e) bentlerindeki hakları kullanmaktan aynı Kanunun 53/2. maddesi gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar; TCK'nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendindeki hakları kullanmak yönünden ise, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından aynı Kanunun 53/3. maddesi gereğince koşullu salıverilmesine kadar, diğer kişiler bakımından TCK'nın 53/2. maddesi gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, “Sanık hakkında verilen cezanın infazı aşamasında şartla tahliye süresine kadar TCK nun 53/1 maddesinin tatbikine.” şeklinde karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, 2 numaralı hükmün son paragrafının, “Sanığın kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak TCK'nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a), (b), (d), (e) bentlerindeki hakları kullanmaktan aynı Kanunun 53/2. maddesi gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar; TCK'nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendindeki hakları kullanmak yönünden ise, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından aynı Kanunun 53/3. maddesi gereğince koşullu salıverilmesine kadar, diğer kişiler bakımından TCK'nın 53/2. maddesi gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” şeklinde düzeltilmesi ve hükümdeki diğer hususların aynen bırakılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, B) Hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesinde; Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak, Sanığın, 2006 yılında, adliye koridorunda gördüğü katılana, “...., seni internete verdim, artık herkes seni ..... olarak biliyor, seni boşayıp çocukları alacağım, hakim bir ..... çocukları vermez” biçiminde sinkaflı sözler sarf ederek, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide etmek suretiyle hakaret suçunu işlediğinin kabul edildiği olayda, Katılanın, Cumhuriyet savcısı tarafından alınan 28.09.2007 tarihli ifadesinde, sanığın hakaret içeren sözlerini yaklaşık bir yıl kadar önce işittiğini beyan etmesi, önceki ifadelerinde ise hakaret olayından bahsetmeyip, bu suçla ilgili şikayette bulunmaması karşısında, şikayet konusu fiil ve failini bilen katılanın TCK'nın 73/1. maddesinde öngörülen 6 aylık süre geçtikten sonra 28.09.2007 tarihinde sanık hakkında şikayette bulunması nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması, Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususta aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, CMK’nın 223/9. maddesi hükmü de nazara alınarak, sanık hakkındaki kamu davasının TCK'nın 73/1, 131/1 ve CMK'nın 223/8. maddeleri gereğince DÜŞMESİNE, C) Şantaj suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince; Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak, Sanığın, resmi nikahlı eşi olan katılanla fiilen ayrı yaşadıkları dönemde, onu telefonla arayarak, kendisinden boşanmaması ve müşterek çocuklarının velayetini kendisine vermemesi halinde beraber oldukları dönemde elde ettiği katılanın müstehcen görüntülerini yayacağını ve onu herkese rezil edeceğini söyleyerek üzerine atılı şantaj suçunu işlediğinin kabul edildiği olayda, Katılanın 08.06.2006, 28.09.2007 tarihli beyanlarına ve tanık ...'ın 24.07.2007 tarihli anlatımına göre, söz konusu eylemin 2005 yılı yaz aylarında gerçekleştiğinin iddia edilmesi karşısında, sanık lehine yorumla suç tarihinin 01.06.2005 olarak kabul edilmesi gerektiği, sanığın yarar sağlamak amacıyla katılanın şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususları açıklayacağı tehdidiyle şantajda bulunması eyleminin, 5377 sayılı Kanunun 5237 sayılı TCK'nın 107. maddesine eklenen 2. fıkrasının 08.07.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle fiilin aynı Kanunun 106/1. maddesinin 2. cümlesinde tanımlanan tehdit suçunu oluşturacağı ve anılan suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabi olup, şikayet konusu fiil ve failini bilen katılanın TCK'nın 73/1. maddesinde öngörülen 6 aylık süre geçtikten sonra 08.06.2006 tarihinde sanık hakkında şikayette bulunması nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması, Kabul ve uygulamaya göre de: 1- Temel ceza tayin edildiği sırada, uygulanan Kanun maddesinin “TCK'nın 107/2. maddesi atfıyla aynı Kanunun 107/1. maddesi” yerine, “TCK'nın 107/2. maddesi” olarak gösterilmesi, 2- Sanığın TCK'nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a), (b), (d), (e) bentlerindeki hakları kullanmaktan aynı Kanunun 53/2. maddesi gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar; TCK'nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendindeki hakları kullanmak yönünden ise, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından aynı Kanunun 53/3. maddesi gereğince koşullu salıverilmesine kadar, diğer kişiler bakımından TCK'nın 53/2. maddesi gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, “Sanık hakkında verilen cezanın infazı aşamasında şartla tahliye süresine kadar TCK nun 53/1 maddesinin tatbikine.” şeklinde karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 17.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.