Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3720 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14988 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : Cinsel taciz, Hakaret, Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirmeHüküm :1- Cinsel taciz suçundan; TCK'nın 105/1, 43, 62, 52. maddeleri gereğince mahkumiyet. 2- Hakaret suçundan; TCK'nın 125/2, 43, 62, 52. maddeleri gereğince mahkumiyet. 3- Kişisel verileri hukuka aykırı olarak yayma suçundan; TCK'nın 136/1, 62, 50, 52. maddeleri gereğince mahkumiyet.Cinsel taciz, hakaret ve kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:A) Cinsel taciz ve hakaret suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;Anayasa Mahkemesinin 07.10.2009 gün ve 27369 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanıp, yayımından itibaren bir yıl sonra 07.10.2010 tarihinde yürürlüğe giren, 23.07.2009 gün ve 2006/65 Esas, 2009/114 karar sayılı iptal hükmünün yürürlüğe girdiği tarihe kadar 5237 sayılı TCK'nın 50 ve 52. maddeleri ve 765 sayılı TCK hükümleri uyarınca doğrudan hükmedilip, başkaca hak mahrumiyeti içermeyen 2000 TL'ye kadar (2000 TL dahil) adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümleri 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı Kanunun 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olup, 07.10.2010 ila 6217 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihine kadar ise mahkumiyet hükümlerinin hiçbir istisna öngörülmeksizin temyizinin mümkün olduğu, 14.04.2011 ve sonrasında ise, doğrudan hükmedilen 3000 TL’ye kadar (3000 TL dahil) adli para cezalarının 5320 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesi uyarınca kesin nitelikte olduğu anlaşılmakla; 24.06.2011 tarihinde doğrudan ayrı ayrı verilen 1860 TL'den ibaret mahkumiyet hükümlerine yönelik sanık müdafiinin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi yollamasıyla halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi uyarınca isteme uygun olarak REDDİNE,B) Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;Belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi, TCK'nın 136/1. maddesinde “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmış olup, eylemin; kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak ya da belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle gerçekleşmesi hali, aynı Kanunun 137. maddesinde cezada artırım nedeni olarak öngörülmüştür.Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA'sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir; ancak, herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler, yasal anlamda “kişisel veri” olarak değerlendirilemez, aksinin kabulü; anılan maddenin uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçlar doğurur, bu nedenle, bir kişisel bilginin, açıklanan anlamda “kişisel veri” kabul edilip edilmeyeceğine karar verilirken, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da ayrıca tespit edilmesi gerekir.Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya içeriğine göre; sanığın, tanık olarak dinlenilen ..... ile üniversite yıllarına dayanan ve uzun süreli duygusal boyutta arkadaşlığının olduğu, bu nedenle birbirlerinin internet hesaplarına ait şifreleri bildikleri ve birbirlerinin bu hesaplara girmelerine rıza gösterdikleri, ayrılmalarını müteakip sanığın, tanık ...'in “.......” isimli sosyal paylaşım sitesindeki hesabına girdiği, tanığın burada katılan ile sohbet ettiğini fark ettiği, tanık ile ayrılmış olmalarının ve kıskançlığın etkisi ile, eski erkek arkadaşının hesabı üzerinden, katılana cinsel taciz ve hakaret içerikli mesajlar gönderdiği olayla ilgili olarak, sanık hakkında katılan ...'e yönelik eyleminden dolayı hakaret ve cinsel taciz suçlarından, tanık ...'e karşı eyleminden dolayı ise, tanığın hesap bilgilerine giriş yaptığından bahisle TCK'nın 136/1. maddesinden dava açıldığı olayla ilgili olarak, yapılan yargılama sonucunda mahkemece, sanığın katılana yönelik hakaret ve cinsel taciz suçlarından mahkumiyetine karar verildiği, ayrıca yine sanığın katılan ...'e yönelik olarak kişisel verileri ele geçirme suçundan TCK'nın 136/1. maddesi gereğince mahkumiyetine karar verilmiş ise de, Davaya esas 21.05.2010 tarihli iddianameye göre, sanığın katılan ...'e yönelik TCK'nın 136/1. maddesinde düzenlenen “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” suçundan açılmış bir dava bulunmadığı gibi, yargılama sırasında bilişim uzmanından aldırılan 16.05.2011 tarihli bilirkişi raporunda da, sanığın katılan ...'in kişisel veri teşkil eden bilgilerini elde etmediği, şifrelerini rızası kapsamında bildiği eski erkek arkadaşının hesabı üzerinden katılana yönelik hakaret ve cinsel taciz içerikli gönderilerde bulunduğunun belirtildiği, sanığın aşamalı olarak verdiği aksi ispatlanamayan savunması ile tanık ...'in gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasındaki beyanlarında da, aralarındaki ilişki çerçevesinde, birbirlerine internet şifrelerini verdiklerini ve birbirlerinin hesaplarına girmelerine rıza gösterdiklerini beyan etmeleri karşısında, sanığın tanık ...'e yönelik olarak, onun kişisel veri sayılan internet hesap bilgilerini “hukuka aykırı olarak” elde etmediğinden ve atılı suçun unsurlarının oluşmadığından beraatine karar verilmesi gerekirken, sanığın katılan ...'e yönelik verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan açılmış bir dava bulunmadığı halde, 5271 sayılı CMK'nın 225/1. maddesinde yer alan “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” düzenlemesine aykırı olarak sanığın katılana karşı verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyetine karar verilmesi,Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 17.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.