Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 354 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 7561 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : 2863 sayılı Kanuna aykırılıkHüküm : 2863 sayılı Kanun'un 65/b, 5237 sayılı TCK'nın 62, (52/2-4), 53/1. Maddeleri gereğince mahkumiyet 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Sanık hakkında temel ceza belirlenirken hapis cezası asgari hadden tayin edilmesine karşın, adli para cezası asgari hadden uzaklaşılarak belirlenmiş ise de, bu hususta mahkemenin takdirinde bir isabetsizlik görülmemiştir. 2863 sayılı Kanun'un, 11/10/2013 tarih, 28792 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan tespit ve tescil başlıklı 7. maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespitinin Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın koordinatörlüğünde yapılacağı ve bu tespitlerin koruma bölge kurulu kararı ile tescil edileceği, tescil kararlarının ilanı, tebliği ve tapu kütüğüne işlenmesi ile ilgili hususların yönetmelikle düzenleneceğinin öngörüldüğü, bu amaçla çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik ile sit kararlarının ilan şeklinin kaleme alındığı, 6498 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile 2863 sayılı Kanun'un 7. maddesinde yapılan değişiklik ile sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazların tescil kararlarının, Resmi Gazete’de yayımlanacağı ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı hükmünün getirildiği, ayrıca anılan Kanun'un 3. maddesi ile 2863 sayılı Kanun'un 65. maddesinde “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranların, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacağının öngörüldüğü, gerek 2863 sayılı Kanun'un 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 7. maddesi ile anılan madde gereğince çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik hükümlerinin, gerekse 6498 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile öngörülen tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanma ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulma zorunluluğunun amacının, ilgili kurul kararlarından muhataplarını haberdar etmek olduğu,Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında, ... Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 22/03/1996 gün, 4998 sayılı kararı ile doğal sit alanı olarak tescil edilen ve aynı Kurul'un 02/06/1997 gün, 5845 sayılı kararı ile onaylanan imar planında 1. derece doğal sit alanında gösterilen ... ilçesi, ... beldesi, .... mevkii, 39 pafta, 1927 parselde yer alan taşınmaz üzerine suç tarihinde sanık tarafından, döşeme betonu atılmış üç katlı bir yapı inşa edilmekte olduğunun tespiti üzerine açılan kamu davası ile ilgili olarak, sanığın savcılık safhasında alınan ifadesi ile suça konu taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine 21/02/1992 ve 21/06/1996 tarihlerinde korunması gerekli kültür varlığı ibaresinin şerh düşülmüş olması hususu dikkate alındığında, sanığın bahse konu yerin 1. derece doğal sit alanı vasfında olduğunu bildiği, taşınmaz üzerine yapılacak inşaat için 09/11/1990 tarihinde ruhsat verilmiş olmasına rağmen, inşaata başlanmayıp, bu tarihten sonra bölgenin 1. derece doğal sit alanı olarak tescil edilmesine karşın, ilgili Koruma Kurulu'ndan izin almaksızın projesinde öngörülen boyutlarından daha büyük bir yapı inşa etmek suretiyle, doğal sit alanına müdahalede bulunduğu, atılı eylemi işlediğinin tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu, anlaşılmakla, Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafinin, sanığın olayda kastının bulunmadığına, beraatine karar verilmesi gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;Bünyesinde koruma, uygulama denetim büroları kurulan idarelerden izin almaksızın veya izne aykırı olarak izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunanların, 2863 sayılı Kanunun 65/d maddesi gereğince cezalandırılması gerekeceği, bu kapsamda, suça konu taşınmazın bulunduğu ilde suç tarihi itibariyle İl Özel İdaresi, ilçede ise Belediye Başkalığı bünyesinde koruma, uygulama denetim bürosu kurulup kurulmadığı araştırılıp, eğer kurulmuş ise, taşınmazın bulunduğu yerin kurulan koruma, uygulama denetim bürosunun sorumluluk alanı kapsamında olup olmadığı hususu tespit edilip, suçun işleniş biçimi, konusunun önem ve değeri, sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı da dikkate alınarak, hükümden sonra, 11/10/2013 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65/1 ve 65/4 maddeleri gereğince, hukuki durumunun yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunması, Kabul ve uygulamaya göre de;1-Tayin edilen adli para cezasının bir gün karşılığının belirlenmesi ve adli para cezası üzerinden taksit yapılırken uygulanan kanun maddesinin gösterilmemesi suretiyle, CMK'nın 232/6 maddesine aykırı davranılması 2-TCK'nın 50/6. maddesinde bulunan "yaptırımın" ibaresinin 01.03.2008 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 26.02.2008 tarih 5739 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile "tedbirin" olarak değiştirilmesi ile sözü edilen maddenin birinci fıkrasının "a" bendi uyarınca hapis cezasının paraya çevrilmesi seçenek yaptırım, diğer bentlerde düzenlenen hususların ise seçenek tedbir niteliğinde olduğu, TCK'nın 50/6. maddesinde hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesinin sonuçlarının düzenlendiği, somut durumda ise sanık hakkında bir tedbir niteliğini haiz olmayan, hapis cezasına ek olarak doğrudan adli para cezasına hükmedildiği, kaldı ki bu durumun hükmün tesisi aşamasında değil, hükmün kesinleşmesinden sonra infaz aşamasında nazara alınacağı hususu gözetilmeksizin infazı kısıtlar biçimde anılan kanun maddesini uygulamak sureti ile hüküm tesisi,Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 14/01/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.