Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3108 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 24722 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi :Ağır Ceza MahkemesiDava : 466 sayılı Kanuna göre tazminat Hüküm : Davanın, davacı ... yönünden reddine, davacı ... yönünden kısmen kabulü ile 25,80 TL maddi, 1.800 TL manevi tazminatın davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine Davacı ...'ın tazminat talebinin reddi ile, davacı ...'un tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hükümler, davalı ve davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü;Davalı hazine vekilinin davacı ... hakkında kurulan hükme yönelik temyiz isteminde hukuki yararı bulunmadığından, temyiz talebinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi gereğince REDDİNE,1-Davacı vekilinin, davacı ... hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre;Dava 466 sayılı Kanun hükümlerine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2009/256 esas - 2010/57 sayılı kararında 466 sayılı Kanunun 2. maddesindeki üç aylık sürenin başlangıcı için 21/04/1975 tarih ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına atıf yapılarak kesinleşen beraat kararından davacının haberdar olmasının arandığı, adı geçen kararda tazminat davasının ne zamana kadar açılması gerektiğine dair bir açıklama bulunmadığı, bu itibarla Borçlar Kanununun 60. maddesi gereğince değerlendirme yapılması gerektiği ve haksız fiilin veya zarar ziyanı doğuran olayın vukuundan itibaren her halde 10 yıl sonra zamanaşımının gerçekleşeceği kabul edilmekle, kanun dışı yakalanan veya tutuklananlar bakımından, ceza davasının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl dolduktan sonra 466 sayılı Kanuna göre tazminat istenemeyeceği anlaşılmakla ve bu kapsamda tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasında verilen beraat hükmünün kesinleştiği 30.09.1995 tarihinden, tazminat davasının açılmış olduğu 24/04/2012 tarihine kadar 16 yıldan fazla süre geçtiği ve bu uzun süre içerisinde davacının hakkındaki beraat hükmünün kesinleştiğini bilmediğinden söz etmenin yaşamın olağan akışına uygun olamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yapılan yargılama sonucu, davacının 1996 yılında kesinleşmiş beraat kararından haberdar olduğu ve davanın 466 sayılı Kanunda öngörülen sürede açılmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmesi sonucu itibariyle doğru olduğundan, davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,2-Davalı Hazine vekilinin davacı ... hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;Dava 466 sayılı Kanun hükümlerine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2009/256 esas-2010/57 sayılı kararında 466 sayılı Kanunun 2. maddesindeki üç aylık sürenin başlangıcı için 21/04/1975 tarih ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına atıf yapılarak kesinleşen beraat kararından davacının haberdar olmasının arandığı, adı geçen kararda tazminat davasının ne zamana kadar açılması gerektiğine dair bir açıklama bulunmadığı, bu itibarla Borçlar Kanununun 60. maddesi gereğince değerlendirme yapılması gerektiği ve haksız fiilin veya zarar ziyanı doğuran olayın vukuundan itibaren her halde 10 yıl sonra zamanaşımının gerçekleşeceği kabul edilmekle, kanun dışı yakalanan veya tutuklananlar bakımından, ceza davasının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl dolduktan sonra 466 sayılı Kanuna göre tazminat istenemeyeceği anlaşılmakla ve bu kapsamda tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasında verilen beraat hükmünün kesinleştiği 30.09.1995 tarihinden, tazminat davasının açılmış olduğu 24/04/2012 tarihine kadar 16 yıldan fazla süre geçtiği, davacının bu uzun süre içerisinde hakkındaki beraat hükmünün kesinleştiğini bilmediğinden söz etmenin yaşamın olağan akışına uymayacağı ve bu halde davanın süresinde açıldığı kabulünün mümkün olamayacağı gözetilmeden, süresinde açılmayan davanın reddi yerine yazılı gerekçe ile davacı lehine tazminata hükmedilmesi, Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 10.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.