Mahkemesi :Sulh Ceza MahkemesiSuç : Özel hayatın gizliliğini ihlalHüküm : Beraat Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Sanık hakkında beraat kararı verilmesi nedeniyle CMK'nın 232/2-c maddesi gereğince suçun işlendiği tarihin gerekçeli karar başlığına yazılması zorunluluğu bulunmamasına rağmen 08.08.2012 olan suç tarihinin 02.11.2008 olarak gerekçeli karar başlığında gösterilmesi, mahallinde düzeltilebilir yazım yanlışlığı olarak değerlendirilmiş, bu nedenle bozma öneren tebliğnamedeki (2) numaralı bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir. Sanık hakkında 09.04.2013 tarihinde düzenlenen ve 16.04.2013 tarihinde mahkemece kabul edilen iddianamede, resmi nikahlı eşi katılanın sadakatinden kuşkulanan ve kendisini aldattığını düşünen sanığın, katılanla yaptıkları telefon görüşmesini gizlice kaydedip, bu kaydı içeren CD'yi, katılan aleyhine vekili aracılığıyla açtığı boşanma davasına, 08.08.2012 tarihli dava dilekçesi ekinde sunmak suretiyle TCK'nın 134. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesindeki özel hayatın gizliliğini ihla,bilinciyle davranmadığı anlaşılmakla, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının oluşmaması nedeniyle sanığın CMK'nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Katılan vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; İddianamede sevk maddesi olarak gösterilerek sanığın cezalandırılmasının talep edildiği TCK'nın 134. maddesinin 1. fıkrasında, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un 81. maddesi ile yapılan değişiklikle “bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası” öngörüldüğü, iddianamedeki anlatıma göre, sanığın eylemlerinin kanıtlanması halinde, TCK'nın 134. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yanı sıra, TCK'nın 132. maddesinin 3. fıkrasında tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturacağı ve anılan maddede de 6352 sayılı Kanun'un 79. maddesi ile yapılan değişiklikle “bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası” öngörülmüş olup, hapis cezalarının üst sınırı itibariyle davaya bakma görevinin 5235 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca Asliye Ceza Mahkemesine ait bulunduğu ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususta aynı Kanun'un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hükmün 1 numaralı paragrafının, “Yapılan yargılama sonunda, yüklenen fiillerin kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğu anlaşıldığından, sanığın CMK'nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine,” şeklinde değiştirilmesi suretiyle, eleştirilen husus dışında, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.