Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2619 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 4188 - Esas Yıl 2015





Tebliğname No : 12 - 2014/274705Mahkemesi : Mersin 5. Ağır ceza MahkemesiTarihi : 15/04/2014Numarası : 2013/323-2014/103Dava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminat Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; 1- Tazminat talebinin dayanağı olan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.02.2012 tarih, 2000/112 Esas – 2012/16 sayılı kararının ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 15.05.2013 tarih, 2013/63 Esas – 2013/7322 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacı (sanık) hakkında üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan eylemine uyan ve lehe olan 5237 sayılı TCK'nın 314/2. maddesi gereğince neticeten 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bahse konu karar başlığında davacının 18.01.2000 tarihinde gözaltına alınarak 24.01.2000'de tutuklandığı, 23.11.2004 tarihinde ise tahliye edildiğinin belirtildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin anılan ilamı ile sanığa atılı suç bakımından 5237 sayılı TCK'nın 314/2. maddesinin karşılığı olan 765 sayılı TCK'nın 168/2. maddesinde öngörülen cezanın süresi itibariyle, suç tarihinde yürürlükte olan ve dava zamanaşımı yönünden 5237 sayılı TCK’ya göre sanık lehine hükümler içeren 765 sayılı TCK'nın 102/3. maddesinde belirlenen zamanaşımının, sanığın sorgusunun yapıldığı tarih ile hüküm tarihi arasında gerçekleştiğinden bahisle kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiği dikkate alındığında, dosya içeriğine göre dava konusu olay bakımından 466 sayılı Kanunun 1. maddesinin 1-6. fıkralarındaki hallerinin oluşmadığı ancak, yargılamanın 13 yıl kadar sürmüş olduğunun anlaşılması karşısında makul sürenin aşıldığının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin kabulü ile bu nedene dayalı olarak davacı lehine sadece makul bir miktar manevi tazminata hükmolunması gerekirken, yazılı şekilde ''yargılama sonucunda 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, ilk derece mahkemesinin hükmünün Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 15/05/2013 tarih ve 2013/63 E.-7322 K. sayılı ilamı ile zamanaşımından düşmesine kesin olarak karar verildiğinin anlaşıldığı, davacı hakkında soruşturma ve kovuşturma sürecinin 13 yıl sürdüğü bu süreçte kesin bir hüküm tesis edilmemesi ve akabinde yüksek mahkemece düşme kararı verilmesi davacı lehine olarak beraat gibi değerlendirildiğinden ve davacının gözaltı ve tutuklama süresi olan 1767 gün hürriyetinden mahrum kaldığından'' bahisle davanın kısmen kabulü ile davacı lehine 12.722,36 TL maddi ve 15.000 TL manevi tazminata hükmolunması, 2- Dairemizce yapılan temyiz incelemeleri sırasında aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla davanın açıldığının tespit edildiğinin anlaşılması karşısında; hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış dava olup olmadığının ilgili birimlerden sorulup, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden de araştırılarak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,Kanuna aykırı olup, davalı vekili ve davacı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 22.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.