Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 26155 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 939 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirmeHüküm : CMK'nın 223/2-c maddeleri gereğince beraatVerileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi, TCK'nın 136/1. maddesinde “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmış olup, eylemin; kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak ya da belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle gerçekleşmesi hali, aynı Kanun'un 137. maddesinde cezada artırım nedeni olarak öngörülmüştür.Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA'sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir. Herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul edilmekte ise de; anılan maddenin uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması için, maddenin uygulamasında, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının saptanması ve sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da ayrıca tespit edilmesi gerekir.TCK'nın 136/1. maddesinin, “Bu madde hükmü ile hukuka uygun olarak kaydedilmiş olsun veya olmasın, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkalarına vermek, yaymak veya ele geçirmek, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.” şeklindeki gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, kişisel verilerin, “verildiği”, “yayıldığı” veya “ele geçirildiği”nin kabul edilebilmesi için, kişisel verilerin kaydedilmiş halde bulunması, kaydedilmiş haliyle başkalarına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi gerekir. Kişisel verilerin kaydedilmeden önce öğrenilmesi, hafızada tutulan kişisel verilerin başkalarına açıklanması, kişisel verilere salt duyu organları aracılığıyla vakıf olunması, ancak TCK'nın 134/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebilir.Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; sanık ...’nın özel bir hastanenin müdürü olduğu, diğer sanık ...’in aynı hastanede, bilgi işlem sorumlusu olarak çalıştığı, olay tarihinde sanıkların, aynı ilde başka bir özel sağlık kuruluşunda, tüp bebek alanında uzman doktor olarak çalışan katılanın, isim ve soyismi üzerinden domain adresi alarak, bu adres üzerinden çalıştıkları hastanenin internet sitesine yönlendirme yaptıkları, bu şekilde katılanın isim ve soyismini kullanılmak suretiyle, katılanın ilgisi olmadığı halde, müşteri potansiyelini sanıkların kendi çalıştıkları hastaneye yönlendirdikleri iddasıyla, sanıklar hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan dava açılması şeklinde gerçekleşen olayda;Sanıkların, internet ortamında yalnızca isim ve soyisim kullanılarak, internet adresi satın almaları eyleminde, isim ve soyismin, kişiyi tanımlama için yeterli olmayacağı, aynı isim ve soyisimde, başka kişilerin de bulunma olasılığı dikkate alındığında, bu verilerin yanında, kişiyi tanımlayacak resim, telefon, mail adresi, mesleği gibi verilerin paylaşılmadığı anlaşıldığından, katılanın yalnızca isim ve soyisminin kullanılmasının, katılanı toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli bulunmadığından, mahkemece sanıklar hakkında beraat kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş, ancak;Sanıklara yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle sanıkların CMK'nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine karar verilmesi gerekirken, CMK'nın 223/2-c maddesi gereğince beraat hükmü kurulması, Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin, temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının 1. paragrafında yer alan “sanıkların üzerine atılı suç açısından kast veya taksirlerinin olmaması nedeniyle CMK 223/2-c bendi gereğince ayrı ayrı beraatlerine,” ibarelerinin çıkarılarak yerine, “Yapılan yargılama sonunda, sanıklara yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğu anlaşıldığından, CMK'nın 223/2-a maddesi gereğince sanıkların ayrı ayrı beraatlerine”, şeklinde değiştirilmesi ve hüküm fıkrasındaki diğer hususların aynen bırakılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.