Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 26009 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 25342 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : 2863 sayılı Kanuna aykırılıkHüküm : 1- Sanık ... hakkında;5271 sayılı CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraat 2- Sanıklar ..., ... ve ... hakkında; 2863 sayılı Kanunun 74/1, TCK'nın 62, 51, 53/1. maddeleri uyarınca mahkumiyet 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık ...'nin beraatine, sanıklar ..., ... ve ...'ın mahkumiyetlerine ilişkin hükümler, katılan vekili ve Sanık ... müdafi tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:1-Sanık ... hakkında verilen beraat kararının incelenmesinde, Her ne kadar sanık ...'nın sonradan reddettiği ve sanık ...'ın da ölmeden önceki kollukta verdikleri ifadelerinde, olay yerinde sanık ...'in de bulunduğunu beyan etmiş iseler de, sanık ...'ün, sanık ...'in olay yerinde bulunmadığını beyan etmesi karşısında, sanığın eyleme katılıp katılmadığının şüphe altında kalması nedeniyle bozma görüşüne iştirak edilmemiştir. Yapılan yargılama sonunda, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı, sanığın atılı suçu işlediğine dair mahkumiyetine yeterli, şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin sanık için verilen beraat kararının kanuna aykırı olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, beraate ilişkin hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,2-Sanıklar ..., ... ve ... hakkında verilen mahkumiyet kararlarının incelenmesine gelince; Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ... vekilinin tanık anlatımlarının çelişkili olduğunu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi gerektiğine ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; Sanıklar hakkında düzenlenen iddianame ile 2863 sayılı Kanunun 74/1. maddesi uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı, mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen 02/07/2010 tarihli arkeolog bilirkişi raporu ile dosya kapsamında mevcut resimler incelendiğinde, kaçak kazı çukuru içinde yapıya ait taşların zarar gördüğü ve kırık halde açığa çıkan keramik malzemelerinin de bulunduğunun tespit edildiği ve böylece izinsiz kazı faaliyetleri sırasında korunması gerekli taşınmaz kültür varlığına zarar verildiği anlaşılmakla, sanıkların birlikte tek bir eylem ile kanunun birden çok maddesini ihlal etmiş oldukları, bu durumda 5237 sayılı TCK'nın 44/1. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılmasının gerektiği, 2863 sayılı Kanun kapsamında kültür ve tabiat varlıklarına zarar verme suçunun yaptırımının, aynı Kanun'un 74/1-1. cümlesinde öngörülen yaptırımdan daha ağır olduğu, bu nedenle sanık hakkında suç duyurusunda bulunup, 2863 sayılı kanunun 74/1-1. cümlesi uyarınca dava açıldıktan sonra dosyaların birleşmesi neticesinde sanıkların hukuki durumun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeksizin, eylemin kazı suçunu oluşturduğundan bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 18/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.