Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 25365 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 23619 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık, Mühür bozmaHüküm : 1- 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan her iki sanık hakkında; 2863 sayılı Kanunun 65/b, 5237 sayılı TCK'nın 43/1, 62, 52/2-4, 53/1. maddeleri uyarınca mahkumiyet 2- Mühür bozma suçundan sanık ... hakkında; 5237 sayılı TCK'nın 203/1, 43/1, 62, 53/1. maddeleri uyarınca mahkumiyet 3- Mühür bozma suçundan sanık ... hakkında; 5237 sayılı TCK'nın 203/1, 43/1, 62; 5271 sayılı CMK'nın 231/5. maddeleri uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan her iki sanığın; mühür bozma suçundan sanık ...'nın mahkumiyetlerine ilişkin hükümler ile aynı suçtan sanık ... hakkında tesis edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Sanık ... hakkında hükmedilen cezanın on yıl hapis cezasından aşağı olması nedeniyle adı geçen sanık müdafinin duruşmalı inceleme isteminin 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 318. ve 5271 sayılı CMK'nın 299. maddeleri gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede; 1- Mühür bozma suçundan sanık ... hakkında tesis edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın değerlendirilmesinde; Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının CMK'nın 231/12 maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna tabi bulunduğu, aynı Kanunun 264. maddesi uyarınca kabul edilebilir bir başvuruda mercide yanılmanın başvuranın hakkını ortadan kaldırmayacağı nazara alınarak, sanık ... müdafinin, adı geçen sanık hakkında mühür bozma suçundan tesis edilen karara ilişkin temyiz isteminin, itiraz mahiyetinde değerlendirilmesi suretiyle CMK'nın 264/2. maddesi uyarınca gereği merciince yapılmak üzere dosyanın incelenmeksizin mahkemesine iadesinin temini için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 2- 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan her iki sanığın mahkumiyetlerine ilişkin hükmün değerlendirilmesine gelince;Sanık ...'in, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu Başkanlığı'nın 31/03/1984 tarih ve 234 sayılı kararı ile tescilli Marmara Takım Adaları Doğal ve Kentsel Sit Alanı içerisinde yer alıp, İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 25/12/1991 tarih ve 4047 sayılı kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli taşınmazın 09/09/2008 tarihi itibariyle maliki olduğu, mimarlık yapan sanık ...'nın da 17/08/2010 tarihli vekaletnameye istinaden, bahse konu taşınmaz üzerinde usulüne uygun şekilde inşai faaliyette bulunmayı üstlendiği, tescilli taşınmaza ait rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerinin onaylanmak üzere Koruma Bölge Kurulu'na iletilmesi için ... İmar ve Şehircilik Müdürlüğü'ne gönderildiği 02/02/2009 tarihli dilekçe ile başlayan sürecin, Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü uzmanlarınca düzenlenen raporlarda ve Koruma Bölge Kurulu kararlarında belirtilen eksikliklerden dolayı proje onayı olmaksızın devam ettiği, son olarak İstanbul V Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun 16/05/2011 tarihli toplantısında, bahse konu yapının rölöve, restitüsyon ve restitüsyonuna uygun restorasyon projesinin hazırlanarak kurula iletilmesine karar verildiği;Tescilli taşınmaza ilişkin proje onay süreci devam ederken önce sanık ... tarafından 2009 yılı Şubat ayında taşınmazın basit onarımına izin verilmesi istemiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı bünyesindeki Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu'na müracaat edildiği, daha sonra diğer sanık ... tarafından 23/08/2010 ve 06/10/2010 tarihli dilekçeler ile aynı talebin yinelendiği, adı geçen kurumun düzenlediği 05/11/2010 tarihli “onarım ön izin belgesi” ile, yapının ön cephesine basit bakım ve çatı tamiri yapılmasına izin verilip, başka bir iş yapılamayacağının açıkça vurgulandığı, ...'na iletilen ruhsatsız inşai faaliyete yönelik ihbarlar üzerine kurum teknik elemanlarınca yapılan incelemelerde, basit onarımı aşan uygulamalar tespit edilerek, 28/01/2011 tarihli yapı tatil tutanağı düzenlenmek suretiyle inşaatın mühürlendiği, aykırılıkların 30 gün içerisinde giderilmesi ile sonucundan İmar İşleri Müdürlüğü'ne bilgi verilmesi ve aksi yönde herhangi bir çalışma yapılmaması hususunun zabıta memurlarınca sanık ...'a 03/03/2011 tarihinde tebliğ edildiği, bu arada Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu teknik elemanlarınca mahallinde yapılan kontrolde, sadece ön cephe ve çatı tamirine izin verildiği halde, yapının arka cephesi ile içinde de inşai faaliyette bulunulduğunun, sözü edilen çalışmanın basit bakım onarımı aştığının ve verilen iznin kapsamı dışına çıkıldığının belirlendiği, ardından belediye zabıta memurlarınca düzenlenen 12/04/2011 tarihli mühür fekki zaptı ile, 28/01/2011 tarihinde konulan mührün bozularak inşaatta çalışılmaya devam edildiğinin saptandığı, ... teknik elemanlarınca düzenlenen 12/04/2011 tarihli yapı tatil tutanağı ile de, yapının bahçesinde bulunan müştemilatların betonarmeye çevrilerek yükseltildiğinin tespit edildiği;Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi ile, proje onay süreci devam eden tescilli taşınmazda, belirtilen sürecin uzamasından dolayı, tasarlanan esaslı onarımın gerçekleştirilmesinin zaman alacağı düşüncesiyle, sanıkların Koruma Uygulama ve Denetim Bürosunca düzenlenen “basit onarım izni” ne dayanarak suça konu inşai müdahaleleri gerçekleştirdikleri, sanıklar arasında yapıldığı ileri sürülmekle birlikte, sanık ...'ün imzasını içermeyen tarihsiz sözleşmenin de taşınmazın basit onarımına değil, restore edilmesine yönelik olduğu, diğer yandan, basit onarım izni alınan tescilli taşınmazda izin kapsamını aşan esaslı müdahaleler yapıldığının, taşınmaz maliki tarafından bilinmemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, dolayısıyla her iki sanığın üzerlerine atılı 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçunu zincirleme şekilde işledikleri kabul edilerek teşdiden ceza tayininde isabetsizlik bulunmadığı, diğer yandan, dosya içerisinde mevcut 17/02/2012 tarihli bilirkişi raporunda, kargir nitelikteki 2. grup tescilli taşınmazın onarımında betonarme kiriş, kolon ve döşeme kullanılmak suretiyle özgün yapısına aykırılık oluşturulduğunun, müştemilatın da betonarme olarak mevcudundan daha büyük yapıldığının, eski eser özelliğini yitirmiş olan taşınmazdaki inşai faaliyetin, Koruma Uygulama ve Denetim Bürosunca verilen onarım iznini aşıp, Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylanmış bir projeye dayanılarak yapılabilecek esaslı müdahale niteliği taşıdığının belirtildiği anlaşılmakla; sanıkların eylemlerinin “kültür varlığının zarar görmesine kasten sebebiyet vermek” suçunu oluşturduğu ve haklarında karar tarihi itibariyle yürürlükte olan 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile değişmeden önceki 65/a maddesi uyarınca hüküm tesisi gerektiği gözetilmeksizin, “sanıkların kastlarının eski esere zarar vermeye yönelik olmadığı” gerekçesiyle aynı Kanunun 65/b maddesine göre karar verilmesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ... müdafinin, Anayasa Mahkemesince iptal edilen kanun hükmüne dayanılarak ceza verilemeyeceğine, sanığın suç işleme kastı ile hareket etmediğine; sanık ... müdafinin, cezanın Anayasa'ya aykırı olduğuna, somut olaya konu tüm inşaat işlerinin sanık tarafından gerçekleştirilmediğine ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;TCK’nın 53/3 maddesi uyarınca sanıkların sadece kendi alt soyları üzerindeki velayet, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksun bırakılmalarına karar verilirken, hak yoksunluğu süresinin koşullu salıverilme tarihine kadar olması gerektiğinin gözetilmemesi, Kanuna aykırı olup, hükümlerin bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususta, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hüküm fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan yedinci paragrafı, “TCK'nın 53/3 maddesi uyarınca, aynı Kanunun 53/1-c maddesinde belirtilen kişisel hak yoksunluğunun, sanıkların sadece kendi alt soyları üzerindeki yetkileri bakımından koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanmasına” şeklinde düzeltilmek suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,3- Mühür bozma suçundan sanık ...'nın mahkumiyetine ilişkin hükmün değerlendirilmesinde ise;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin, somut olaya konu tüm inşaat işlerinin sanık tarafından gerçekleştirilmediğine ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;a- Sanık hakkında düzenlenen 16/06/2011 tarihli iddianamede, 12/04/2011 tarihinde gerçekleştirilen mühür bozma eyleminden söz edilip, anılan suçtan bir kez cezalandırma istendiği ve yargılamaya konu ikinci bir mühür bozma tutanağı bulunmadığı gözetilmeksizin, ek savunma hakkı verilmek suretiyle sanık ...'ya mühür bozma suçundan tayin edilen temel cezada TCK'nın 43/1 maddesi uyarınca arttırım yapılması,b- TCK’nın 53/3 maddesi uyarınca sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksun bırakılmasına karar verilirken, hak yoksunluğu süresinin koşullu salıverilme tarihine kadar olması gerektiğinin gözetilmemesi, Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince, hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 11/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.