Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 24876 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 9664 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :Sulh Ceza MahkemesiSuçlar : Konut dokunulmazlığının ihlali, Tehdit, Hakaret, Haberleşmenin gizliliğini ihlalHükümler : Konut dokunulmazlığının ihlali suçundan; TCK'nın 116/1, 62, 50/1, 52/2- 4. maddeleri gereğince mahkumiyet Tehdit suçundan; TCK'nın 106/1-1, 62/1, 52/1-2-4. maddeleri gereğince mahkumiyet Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçundan: TCK'nın 132/1, 62, 50/1, 52/2-4. maddeleri gereğince mahkumiyet Hakaret suçundan; Beraat Konut dokunulmazlığının ihlali, tehdit ve haberleşmenin gizliliğini ihlal suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık müdafii, hakaret suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: A) Konut dokunulmazlığının ihlali ve tehdit suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde; Sanığın oğlu olup, onbeş yaşını doldurmayan Kaan'ın duruşmada tanık sıfatıyla yeminsiz beyanı alınmadan önce tanıklığa engel hali olmadığından bahisle tanıklıktan çekinme hakkının hatırlatılmaması doğru görülmemiş ise de, konut dokunulmazlığının ihlali suçundan kurulan hükmün sadece adı geçenin ifadesine dayandırılmam??ş olmasından dolayı bu husus sonuca etkili görülmediğinden bozma sebebi sayılmamıştır. Oluşa ve kabule göre, sanık ... ile katılan ... hakkında verilen 14.06.2011 tarihli boşanma kararının henüz kesinleşmediği ve tarafların üç yıldır fiilen ayrı yaşadıkları dönemde, 23.04.2012 günü gündüz vakti saat 19.00 sularında, çocuklarını görmek amacıyla katılanın konutuna giden sanığın, dışarıda oğlu Kaan ile görüşürken, oğlunun elinde bulunan katılana ait cep telefonunu alıp, katılanın başkalarına gönderdiği ve/veya ona gönderilen mesaj içeriklerini okuması üzerine, katılanın dışarı çıkması ve bu nedenle taraflar arasında tartışma başlamasının ardından, katılanın, cep telefonunu sanıktan alıp, konutuna geri döndüğü esnada, sanığın, katılanın peşinden, konuta bitişik etrafı çevrili bahçeye girdiği ve katılanın istemine rağmen bahçeden dışarı çıkmayıp, konutun içerisine girmeye çalıştığı sırada olay yerine gelen polisler tarafından engellendiği, aynı gün, katılanın ablası olan tanık Canan'ı telefonla arayan sanığın, “Kardeşinin telefonda mesajlarını yakaladım, beni aldatıyor, ben ne yapayım, kardeşini öldüreyim mi, katil mi olayım” şeklinde sözler sarf ettiği olayda, Katılanın konutunun eklentisi niteliğindeki bahçeye onun rızasına aykırı şekilde girip, bahçeden çıkmayan ve katılanın en yakın akrabası tarafından katılana iletileceğini bilerek katılanın hayatına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle katılanı gıyabında tehdit eden sanığın üzerine atılı konut dokunulmazlığının ihlali ve tehdit suçlarını işlediğinin kabulünde ve hukuki nitelendirmede bir isabetsizlik görülmediğinden, 1- Sanık hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin sübuta, haksız tahrik hükmünün uygulanmamasına ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, eleştirilen husus dışında, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 2- Sanık hakkında tehdit suçundan yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin, sübuta, haksız tahrik hükmünün uygulanmamasına ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; Hükmün esasını teşkil eden kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında, sanığa hükmedilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken, uygulanan kanun maddesi ve fıkrasının, TCK'nın 50/1 madde ve fıkrası yerine, “TCK'nın 52/1” madde ve fıkrası olarak gösterilmesi suretiyle CMK'nın 232/6. maddesine aykırı hareket edilmesi, Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususta aynı Kanun'un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; C harfiyle gösterilen hükmün 3 numaralı bendinde, “ve 5237 sayılı TCK nun 52/(1) maddesine göre takdiren alt sınırdan ceza verilerek” ibarelerinin, “TCK'nın 50. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi gereğince,” şeklinde değiştirilmesi suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, B) Hakaret ve haberleşmenin gizliliğini ihlal suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz istemlerinin incelenmesine gelince; 1- Hakaret suçundan kurulan hükümle ilgili olarak mahalli Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; a) Sanık ... ile katılan ... arasında 23.04.2012 günü yaşanan olaylarla ilgili olarak düzenlenen 17.10.2012 tarihli iddianamede, sanığın, “Olay yerinde bulunan tanık Hüsnü ile olaya müdahale eden tanık polis memurlarının yanında müştekiye hakaret ettiği” ibarelerine yer verilip, sanık hakkında TCK'nın 125/1-4. madde ve fıkralarının uygulanmasının talep edilmesi karşısında, sanık ...'ın katılan ...'a yönelik hakaret eyleminin iddianamede açıkça anlatıldığı ve CMK'nın 170. maddesine uygun olarak hakaret suçundan dava açıldığı gözetilerek, yargılamaya devamla, hakareti içeren sözlerin tanıklara açıklattırılmasından sonra, esasa ilişkin bir hüküm kurulması gerekirken, “İddianamede fiil ve faille bağlılık ilkesi de dikkate alındığında, sanığın hakaret suçunu işlediği belirtilse de, fiilin iddianamede açıkça yazılmadığı ve hakaret suçundan dolayı açılmış bir dava da bulunmadığından fiille bağlılık ilkesi gereğince iddianamede içeriği belirtilmeyen hakaret fiilinin yasal unsurları oluşmadığından sanığın üzerine atılı hakaret suçundan dolayı beraatine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.” şeklindeki yanılgılı kabule dayalı olarak, sanığın hakaret suçundan beraatine karar verilmesi,b) Kabule göre de, açılmış dava bulunmadığı kabul edildiği halde, yargılamaya konu uyuşmazlığı esastan çözecek şekilde beraat kararı verilmesi, 2- Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçundan kurulan hükümle ilgili olarak sanık müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; Sanığın, katılanın cep telefonunda kayıtlı özel mesajlarını okumak suretiyle TCK'nın 132/1. maddesindeki haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, Sanığın üzerine atılı TCK'nın 132/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu için, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası öngörülmüş iken, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 79. maddesi ile TCK'nın 132/1. maddesinde yapılan değişiklikle, anılan maddenin 1. cümlesindeki ceza miktarı bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiş olup, hapis cezasının üst sınırı itibariyle davaya bakma görevinin 5235 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca Asliye Ceza Mahkemesine ait bulunduğu ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi, Kabul ve uygulamaya göre de: TCK'nın 7/2. maddesi gereğince, suçun işlendiği zamandaki kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunun ilgili tüm hükümlerinin somut olaya ayrı ayrı uygulanması ve her iki kanuna göre hükmedilecek sonuç cezalar belirlendikten sonra sanığın lehine olan kanunun tespiti ile lehe kanunun bir bütün halinde uygulanması ve bu durumun hükmün gerekçesine yansıtılması suretiyle hüküm tesisi gerektiği gözetilmeden, temel cezanın asgari hadden tayin edildiği ifade edilip, suç tarihi itibariyle sanık lehine olan düzenleme nazara alınmaksızın, sanık hakkında TCK'nın 132/1. maddesinin 1. cümlesi gereğince 1 yıl hapis cezası tayin edilmesi, Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince hükümlerin kısmen isteme uygun olarak BOZULMASINA, 08.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.