Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 23926 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17826 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : 2863 sayılı Kanuna aykırılıkHüküm : Beraat, temyiz isteminin reddi 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, ile katılan vekilinin temyiz isteminin reddine ilişkin ek karar, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:... adına hazine vekili, 28/05/2010 havale tarihli dilekçe ile İstanbul Muhakemat Müdürlüğü, Ankara Caddesi, No:8, ..., İstanbul adresini göstererek katılma talebinde bulunduğu ve bu dilekçeye istianaden katılma kararı verildiği halde, katılan vekilinin yokluğunda verilen hükme ilişkin gerekçeli kararın İstanbul 2. Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü Yetkilisi adına farklı bir adrese 08/05/2014 de tebliğ edildi. Bu kapsamda, katılan vekili adına çıkartılan tebligatın usulsüz olduğu anlaşıldığından, 23/05/2014 tarihli ek karar kaldırılarak yapılan incelemede; 2863 sayılı Kanun'un, 11/10/2013 tarih, 28792 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan "tespit ve tescil" başlıklı 7. maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespitinin ...'nın koordinatörlüğünde yapılacağı ve bu tespitlerin koruma bölge kurulu kararı ile tescil edileceği, tescil kararlarının ilanı, tebliği ve tapu kütüğüne işlenmesi ile ilgili hususların yönetmelikle düzenleneceğinin öngörüldüğü, bu amaçla çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik ile sit kararlarının ilan şeklinin kaleme alındığı, 6498 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile 2863 sayılı Kanun'un 7. maddesinde yapılan değişiklik ile sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazların tescil kararlarının, Resmi Gazete’de yayımlanacağı ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı hükmünün getirildiği, ayrıca anılan Kanun'un 3. maddesi ile 2863 sayılı Kanun'un 65. maddesinde “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranların, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacağının öngörüldüğü, gerek 2863 sayılı Kanun'un 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 7. maddesi ile anılan madde gereğince çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik hükümlerinin, gerekse 6498 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile öngörülen tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanma ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulma zorunluluğunun amacının, ilgili kurul kararlarından muhataplarını haberdar etmek olduğu,Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu'nun 18/11/1972 gün, 6765 sayılı kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nun 16/09/1987 gün, 3618 sayılı kararı ile tescilinin devamına karar verilen, İstanbul ili, Fatih ilçesi, ... mahallesi .... ada ... parsel sayılı taşınmazın koruma alanında yer alıp, ayrıca İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 12/07/1995 gün, 6848 sayılı kararı ile kentsel ve tarihi sit alanı olarak tescil edilen sınırlar dahilinde bulunan, aynı mevki, 64 ve 65 parsellerde bulunan yapının terasına kapı açılıp, zemininin karo mozaik taş kaplanmak suretiyle müdahalede bulunulduğundan bahisle açılan kamu davası ile ilgili olarak, mahkeme tarafından yapılan yargılama sonucunda, suça konu taşınmazın, kültür varlığı olarak tescilli olmaması gerekçe gösterilerek, sanığın beraatine ilişkin yazılı şekilde karar verilmiş ise de, bahse konu uygulamaların yapıldığı taşınmazın, müstakil olarak tescilli olmasa dahi, tescilli ... parsel üzerindeki yapının koruma alanında ve ayrıca, kentsel ve tarihi sit alanı olarak tescil edilen sınırlar dahilinde bulunduğu görülmekle birlikte, sanığın dosya kapsamında mevcut savunmasında, üzerinde müdahale gerçekleştirilen taşınmazın niteliğini bildiği hususunda herhangi bir beyanda bulunmaması karşısında, öncelikle, ... ve ...5 parsel sayılı taşınmazlara ait tapu kaydı beyanlar hanesi görünecek şekilde dosyaya getirtilip, beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığı araştırılıp, şerh bulunmakta ise tescil şerhinin hangi Kurul kararına istinaden konulduğu, sanığın suça konu taşınmazı belirtilen şerhi görebileceği bir tarihte edinip edinmediği, edinme tarihi şerhten sonra olsa dahi durumdan haberdar olmasını sağlayacak şekilde tapuda işlem yapıp yapmadığı, diğer yandan, bölgenin kentsel ve tarihi sit alanı olarak tesciline ilişkin ilgili Koruma Bölge Kurulu kararının mahallinde mutad vasıtalarla ilan edilip edilmediği, ilan edilmiş ise, sanığın ilan tarihi itibariyle ve uzun zamandır bahse konu bölgede yaşayıp yaşamadığı, suça konu taşınmazın ve bölgenin niteliğinin çevrede yaşayan şahıslar tarafından yaygın olarak bilinip bilinmediği, dolayısıyla müdahalede bulunulan taşınmazın ve çevresinin bu vasfının, sanık tarafından bilinmesi gerekip gerekmediğinin tereddütsüz biçimde tespiti ile mahallinde inşaat mühendisi, arkeolog ve fen bilirkişilerin katılımı ile keşif icra edilerek, “yapılanın iç kısmında ve dışa yansımayan nitelikteki müdahalelerin 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suçun oluşmasına imkan vermeyeceği, aksinin kabulü, Anayasanın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkının ihlali sonucunu doğuracağı” hususu da dikkate alınarak; suça konu müdahalelerin nelerden ibaret olduğu ve niteliği belirlenip, ayrıca yapıda kullanılan malzemelerin eskiliği, renkteki solmalar ve yıpranma durumu dikkate alınarak, yapılış tarihleri tereddüte yer vermeyecek şekilde saptanarak ve bu şekilde sanığın dava konusu uygulamaları zamanaşımı süresi içerisinde gerçekleştirip gerçekleştirmediği belirlenerek, sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeksizin, eksik soruşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi,Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince, hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 26/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.