Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2317 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 17037 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiKarar Tarihi : 15/05/2015Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık Hüküm : CMK'nın 223/2-a-e. maddeleri gereğince beraat2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:İzmir 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 06.10.1995 tarih ve 5932 sayılı kararı ile 1. derece doğal sit alanı ilan edilen Urla ilçesi, Yağcılar köyü, Ömer Ali Boğazı mevkii, 741 sayılı parselde bulunan dubleks binanın sanık ... tarafından 03.09.2003 tarihinde satın alındığı, dosya kapsamında bulunan beyanlardan anlaşılacağı üzere sanık tarafından binanın satın alınmasından sonra binada tadilat işlerine başlandığı, ... görevlilerince yerinde yapılan 02.04.2009 tarihli denetimde, davaya konu binaya izin alınmadan beş beton kolon üzerine oturtulmuş, 3.60x6.10 metre genişliğinde betonarme teras ile bahçeye 2x2.60 metre genişliğinde ahşap müştemilat yapıldığının tespit edildiği, bu tespitler üzerine binanın sahibi olan sanık hakkında soruşturmaya başlandığı ve 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan davanın açıldığı, sit ilanı kararının ilgili belediyesince mahallinde mutat vasıtalarla duyurusunun yapıldığına ilişkin 03.04.2001 tarihli tutanağın dosya kapsamında bulunduğu, her ne kadar yapılan yargılama neticesinde mahkemece, davaya konu uygulamaların sanık tarafından yapıldığına ilişkin delillerin yetersiz olduğu gerekçesiyle sanığın beraatine karar verilmiş ise de; Dairemizin 22.04.2014 tarih, 2013/1109 esas, 2014/9853 karar sayılı bozma ilamı sonrası, mahallinde yapılan 06.11.2014 tarihli keşfe iştirak eden inşaat mühendisi ve mimar bilirkişilerinden alınan raporda, davaya konu izinsiz uygulamaların yapım tarihlerini tam olarak belirlenemediği, ancak 06.10.2002 tarihli hava fotoğraflarında yer almayan izinsiz uygulamaların, 09.01.2006 tarihli hava fotoğraflarında görülebildiğinin belirlendiği, yargılama aşamasında dinlenen tüm tanık anlatımlarında, davaya konu izinsiz uygulamalara 2003 yılının sonunda başlandığının ve 2004 yılının başında bitirildiğinin beyan edildiği, bu nedenle suç tarihinin 01.01.2004 olarak kabul edilmesi gerektiği, bu tarih esas alındığında, suç tarihi ile inceleme tarihi arasında, lehe olan 765 sayılı TCK'nın 102/4, 104/2 maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık olağanüstü zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmakla; Sanığa isnat edilen ve daha ağır bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan eylem 6498 sayılı Kanun ile değişiklik öncesi 2863 sayılı Kanunun 65/b maddesinde yaptırıma bağlanmış olup, anılan suç 5237 sayılı TCK’nın 7/2 maddesi yollamasıyla lehe neticeler doğuran (mülga) 765 sayılı TCK'nın 102/4 maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımına tabidir. Dava zamanaşımını kesen nedenlerin varlığı halinde süre yeniden işlemekte ise de, bu süre 104/2 maddesi uyarınca en fazla yarı oranında uzayacağından, suç tarihi olan 01/01/2004 tarihinden itibaren 765 sayılı TCK’nın 102/4 ve 104/2 maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık zamanaşımı inceleme tarihinden önce gerçekleşmiş olmakla, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olup, hükmün gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, 765 sayılı TCK’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri gereğince kamu davasının DÜŞMESİNE, 17/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.