Tebliğname No : 12 - 2013/290036Mahkemesi : Kastamonu (Kapatılan) 2. Asliye Ceza MahkemesiTarihi : 16/06/2010Numarası : 2010/129-2010/272 Suç : Taksirle yaralama Taksirle yaralama suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık ve mağdur vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Yaşı küçük mağdurun kanuni temsilcileri olan annesi ve babasının, 16.06.2010 tarihli oturumda sanıktan şikayetçi olup, davaya katılmak istediklerine dair beyanlarına istinaden haklarında katılma kararı verilmiş, adı geçen katılanlar hükmü temyiz etmemiş iseler de, CMK'nın 234/2. maddesindeki zorunluluğa rağmen mahkemece barodan kendisine vekil atanmamış olması nedeniyle davaya katılma hakkını kullanamayan mağdurun, aynı Kanunun 260. maddesi uyarınca katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar gören sıfatıyla temyiz hakkının bulunduğu kabul edilerek, Dairemizin 14.05.2013 tarihli tevdi kararı üzerine yerel mahkemece barodan atanan vekili aracılığıyla hükmü temyiz etmek suretiyle katılma iradesini ortaya koyan mağdurun, CMK'nın 237/2. maddesi uyarınca davaya katılmasına karar verilerek yapılan incelemede: Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, kavşağa yaklaştığı halde hızını azaltmayıp, tali kusurlu olarak kazaya sebebiyet veren, zamanında tehlikeyi fark edip, tedbir almasını geciktirecek ölçüde ve güvenli sürüş yeneğini ortadan kaldıracak biçimde, 150 promil alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sanığın eyleminde bilinçli taksirin koşullarının oluştuğu anlaşılmakla; sanığın asli kusurlu olmadığı halde hakkında mahkumiyet kararı verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğuna ilişkin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak, 1- Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 07/07/2009 tarih 2009/9-62-191 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, taksirli suçlar açısından TCK'nın 61/1. maddesinin (g) bendinde yer alan “failin güttüğü amaç ve saiki” gerekçesine dayanılamayacağının gözetilmemesi, 2- Sanığa hükmolunan temel cezada TCK'nın 22/3. maddesi uyarınca artırım yapıldığı sırada, artırım oranının 1/3 yerine 1/33 olarak gösterilmesi, 3- Hükmün esasını teşkil eden kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında, sanığa hükmolunan hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken, sanık hakkında belirlenen tam gün sayısının gösterilmemesi suretiyle TCK'nın 52/3. maddesine aykırı hareket edilmesi, 4- TCK'nın 52/4 maddesinin “Hâkim, ekonomik ve şahsî hâllerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler hâlinde ödenmesine de karar verebilir.” şeklindeki düzenlemesinden açıkça anlaşılacağı üzere; adli para cezasının ödenmesi için mehil verilmesi ya da taksitlendirilmesi seçeneklerinden birisinin tercih edilebileceği gözetilmeden; sanığa adli para cezasını ödemesi için 6 ay mehil verilip, ayrıca cezasının taksitlendirilmesine karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, sanık ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 03.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.