Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19897 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6042 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi Görevi kötüye kullanma ve taksirle yaralama suçlarından yapılan soruşturma sonucunda Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 20.06.2013 tarihli ve 2011/25283 soruşturma, 2013/17879 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Tarsus 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.09.2013 tarihli ve 2013/1026 değişik iş sayılı kararı kapsayan dosya incelendi.Dosya kapsamına göre, olay tarihinde şüphelinin kadın doğum uzmanı olarak çalıştığı BSK ... Hastanesine doğum için yatışı yapılan müşteki ...'ün, doğum işlemi sırasında bebeğinin oksijensiz kalması nedeniyle bebeğin beyninde yaygın hasar oluştuğu, annenin de rahminin alınması nedeniyle bir daha çocuk sahibi olamayacağı iddiasıyla müştekilerin vaki şikayetleri üzerine yürütülen soruşturma sonucunda. Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu'nun 12/12/2011 ve 06/03/2013 tarihli raporlarında özetle, yapılan doğum, uygulanan operasyon ve tedavi işlemleri ile ilgili olarak doktor ve diğer sağlık personeline kusur atfedilemeyeceği, müdahalelerin tıp kurallarına uygun olduğunun belirtilmesi üzerine, kusur yokluğu nedeniyle olayla ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 160. maddesinde yer alan "Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir h??li öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür." şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının etkin soruşturma yapmak zorunda olduğu, somut olayda, müşteki ...'ün 29/04/2010 günü doğum için BSK ... Hastanesine yatışının yapıldığı, saat 19.15'te normal doğum ile ... adı verilen bebeğin dünyaya geldiği, doğum sonrası bebekte "her iki fronto temporal ve pariyeto oksipital bölgelerde şiddetli epileptik bozukluk" olduğunun tespit edildiği, ayrıca doğum sonrası annedeki kanamanın durdurulamaması üzerine ... Devlet Hastanesine şevkinin yapıldığı ve annenin rahminin alındığı olayda, doğum sırasında bebeğin oksijensiz kalması nedeniyle beyinde yaygın hasar oluştuğu, annenin de rahminin alınması nedeniyle bir daha çocuk sahibi olamayacağı belirtilerek, bu hususlara sebebiyet verdiği iddia edilen Doktor ... ve BSK ... Hastanesi görevlileri hakkında şikayetçi olunulması üzerine yapılan soruşturmada, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 12/12/2011 ve 06/03/2013 tarihli raporlarda, yapılan doğum, uygulanan operasyon ve tedavi işlemleri ilgili olarak doktor ve diğer sağlık personeline kusur atfedilemeyeceği, müdahalelerin tıp kurallarına uygun olduğu belirtilmiş ise de, söz konusu Adli Tıp raporlarının müştekilere veya vekillerine tebliğ olunmadığı, ancak müştekiler vekili tarafından ibraz edilen ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazı kapsayan 05/07/2013 tarihli ve kanun yararına bozma talebini içeren 08/10/2013 tarihli dilekçelerle Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu raporlarına itiraz edilmiş olması karşısında, anılan dilekçelerde geçen ve cevaplanması istenilen hususların da aydınlanmasına yönelik olarak somut olayda doktor ve diğer sağlık personelinin kusurlu olup olmadığının tespiti bakımından Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan tafsilatlı bir raporun alınması, doğum sancıları başlamadan hastanın normal doğuma alınıp alınmadığı, doğum öncesinde veya sırasında gelişen komplikasyonlara göre neden alternatif doğum yöntemlerine başvurulmadığı, başvurulsa idi anne ve bebekte aynı neticenin meydana gelip gelemeyeceği, bebeğin oksijensiz kalıp kalmayacağı, anne rahminin alınmak zorunda kalınıp kalınmayacağı, bu kararların alınmaması nedeniyle meydana gelen söz konusu neticelerden dolayı kadın doğum uzmanı olan şüphelinin ve diğer sağlık personelinin sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususlarında Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alınarak şüphelilerin hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde,İsabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 04.02.2014 gün ve 94660652-105-33-10574-2013/2649/8217 sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.02.2014 gün ve 2014/51239 sayılı tebliğnamesi ile Daireye ihbar ve dava evrakı tevdi kılınmakla;Dosya incelenerek gereği düşünüldü:29/04/2010 tarihinde BSK ... hastanesine ağrılı gebe olarak başvuran müşteki...'ün saat 18:15 itibariyle yapılan gebelik muayenesinde kollum (rahim ağzı) açıklığının 5 cm, ÇKS'nin (çocuk kalp sesi) 140 olduğunun tespit edildiği ve saat 19.15'de normal vajinal doğum ile apgari 5 olan canlı bir bebek doğurtulduğu, doğumdan hemen sonra vajinal kanamasının durmaması üzerine önce kollum ve epizyotomi yeri kontrolü yapıldığı, gevşek olan uterusu kasması için medikal tedavi yapıldığı, devamlı uterus masajı yapıldığı utero tonik ilaçlara rağmen vajinal kanama devam etmesi üzerine Bumm küretaj yapıldığı, kanamanın durmaması üzerine Atoni tanısı ile ameliyata alındığı, ameliyat gözleminde uterus gevşek olduğu, rüptür batın içi kanama tespit edilmediği atoni tanısı ile Histerektomi (yalnız rahimin alınması) ameliyatı yapıldığının anlaşıldığı, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu'nun 12.12.2011 ve 06.03.2013 tarihli raporlarda, şüpheli doktorun eyleminin tıp kurallarına uygun olduğu belirtilmiş ise de, Adli Tıp Kurumu genişletilmiş ihtisas kurulu, Yüksek Sağlık Şurası ya da üniversitelerden, doğum sancıları başlamadan hastanın normal doğuma alınıp alınmadığı, doğum öncesinde veya sırasında gelişen komplikasyonlara göre neden alternatif doğum yöntemlerine başvurulmadığı, başvurulsa idi anne ve bebekte aynı neticenin meydana gelip gelemeyeceği, bebeğin oksijensiz kalıp kalmayacağı, anne rahminin alınmak zorunda kalınıp kalınmayacağı, bu kararların alınmaması nedeniyle meydana gelen söz konusu neticelerden dolayı kadın doğum uzmanı olan şüphelinin ve diğer sağlık personelinin sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususlarında ayrıntılı rapor alınarak hukuki durumun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, tek raporla yetinerek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi ve karara yapılan itirazın reddi kanuna aykırı olduğundan,Kanun yararına bozma talebine atfen düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, Tarsus 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 09.09.2013 tarihli ve 2013/1026 D. iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.