Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : 2863 sayılı Kanuna aykırılıkHüküm : 2863 sayılı Kanun'un 65/b, 5237 sayılı TCK'nın 62, 52, 51/1-3, 53/1. maddeleri gereğince mahkûmiyet 2863 sayılı Kanun'a aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Dosya kapsamı itibariyle suça konu duvarın hangi tarihte yıkıldığı hususunda bilirkişi incelemesi yapılmamış ise de, katılan ...'nın 08/06/2009 tarihinde ...Cumhuriyet Başsavcılığı'nda alınan ifadesinde, 2 yıldır suça konu taşınmaza uğramadığını ancak, bu yıl geldiğinde, terasta bulunan duvarın bir kısmının yıkılmış olduğunu gördüğüne ilişkin beyanı dikkate alındığında, suç tarihinin sanığın lehine olan 2007 yılı olarak kabul edilmesi gerektiği gözetilmeksizin, gerekçeli karar başlığında 08/06/2009 olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilebilir yazım yanlışlığı olarak değerlendirilmiş, iddianame içeriğinde, suça konu tescilli yapılar arasında bulunan duvarın bir kısmının yıkılmak suretiyle zarar verildiği belirtilmiş olmasına karşın, sanık hakkında 2863 sayılı Kanun'un 65/a maddesi gereğince mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, aynı Kanun'un 65/b maddesi gereğince mahkumiyetine karar verilmesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, sanık hakkında temel ceza belirlenirken, adli para cezasına ilişkin olarak teşdit uygulanmasında, herhangi bir isabetsizlik görülmemiş, tebliğnamede bu konuda bozma öneren düşünceye iştirak edilmemiştir. ... ...'nun 25/02/2000 gün 5961 sayılı kararı ile tescil edilen arkeolojik ve kentsel sit alanında yer alıp ayrıca ... ...'nun 22/06/1993 gün 3207 sayılı kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen ... ve ...parsel sayılı taşınmazlar arasında bulunan duvarın yıkıldığından bahisle açılan kamu davası ile ilgili olarak, sanığın, dosya kapsamında mevcut savunmalarında, bahse konu duvarı kendisinin yıkmadığını belirtmiş olmasına karşın, aynı sebeple katılan ile sanık arasında 2001 yılından beri devam eden bir husumetin bulunması, duvarın yıkılan kısmının dosyada bulunan resimleri incelendiğinde, sanığa ait pansiyonun terasından faydalanan kişilerin manzaradan daha rahat yararlanmaları için yeterli yüksekliğe kadar indirilmiş olması ile sanığın sadece duvarın eskimiş olması sebebiyle kopan kısımların temizlenmesi için işçilerine izin verdiğine ilişkin beyanı karşısında, üzerine atılı fiili işlediği, tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu anlaşılmakla; Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;Tayin edilen adli para cezasına ilişkin olarak TCK'nın 52/4. maddesi gereğince, taksitlerden birinin ödenmemesi halinde, geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtar edilmesi ile yetinilmesi yerine, infaz aşamasında nazara alınması gereken 5275 sayılı Kanun'un 106/3. maddesi gereğince ihtarına karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK' un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda aynı Kanun'un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hükmün 5. fıkrasındaki “5275 sayılı yasanın 106/3. mad uyarınca” ibaresinin çıkarılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 15/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.