Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : 2863 sayılı Kanuna aykırılıkHüküm : 2863 sayılı Kanunun 65/b, TCK' nın 62, 52/2, 53/1, 58/6.maddeleri uyarınca mahkumiyet.2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık ve katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Suçtan zarar gören Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın davaya katılmasına karar verildiği halde, gerekçeli karar başlığında Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı'nın katılan olarak gösterilmesi ve yine gerekçeli kararın hüküm kısmında uygulanan Kanun maddesinin 2863 sayılı Kanunun 65/b. maddesi olarak yazılması gerekirken, 65/b. maddesi yollamasıyla 67/1. maddesinin yazılması, mahallinde düzeltilebilir yazım hatası olarak değerlendirilmiştir.2863 sayılı Kanunun, 11/10/2013 tarih, 28792 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan "tespit ve tescil" başlıklı 7. maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespitinin Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde yapılacağı ve bu tespitlerin koruma bölge kurulu kararı ile tescil edileceği, tescil kararlarının ilanı, tebliği ve tapu kütüğüne işlenmesi ile ilgili hususların yönetmelikle düzenleneceğinin öngörüldüğü, bu amaçla çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik ile sit kararlarının ilan şeklinin kaleme alındığı, 6498 sayılı Kanunun 1. maddesi ile 2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde yapılan değişiklik ile sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazların tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanacağı ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı hükmünün getirildiği, ayrıca anılan Kanunun 3. maddesi ile 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranların, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacağının öngörüldüğü, gerek 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 7. maddesi ile anılan madde gereğince çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik hükümlerinin, gerekse 6498 sayılı Kanunun 1. maddesi ile öngörülen tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanma ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulma zorunluğunun amacının, ilgili kurul kararlarından muhataplarını haberdar etmek olduğu,Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında, ...'nun 27.12.2010 tarih ve 6656 sayılı kararıyla 1. derece arkeolojik sit alanı ilan edilen,... köyünde bulunup tapuda Hazine adına kayıtlı olan 4549 sayılı parsele, sanık tarafından izin alınmadan 35 m2 genişliğinde betonarme binanın temelinin yapıldığı ve üzerine tuğla örme işine başlandığının tespit edildiği ve sanık hakkında soruşturmaya başlanarak 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan davanın açıldığı, ilgili Koruma Kurulu'nun sit kararının bölgede mutad vasıtalarla duyurusunun yapıldığı ve buna ilişkin tutanakların da dosyada bulunduğu, gerek sanık beyanlarından ve gerekse de Mernis kaydından anlaşılacağı üzere, sanığın 1. derece arkeolojik sit alanı ilan edilen bölgede ikamet ettiği, böylece sanığın bölgenin sit alanı olduğunu bildiğinin kabul edilmesi gerektiği, böylece sanığın 1. derece arkeolojik sit alanı içerisinde izin almadan fiziki ve inşai müdahalede bulunduğu ve üzerine atılı suçun sabit olduğu, 6498 sayılı Kanunun 3. maddesi ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65/1 maddesinde öngörülen yaptırım miktarında sanık lehine herhangi bir değişiklik olmadığı anlaşılmakla, Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin, bir sebebe dayanmayan, sanığın ise üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığına ve beraatine karar verilmesi gerektiğine ilişkin, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;5237 sayılı TCK'nın 53/1-c maddesinde belirtilen velayet, vesayet ve kayyımlığa ait hizmette bulunmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbirinin, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca sanık hakkında sadece kendi alt soyu üzerindeki yetkileri bakımından koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişiler yönünden hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden, hüküm fıkrasının üç numaralı bendindeki “velayet, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverme tarihine kadar yoksun bırakılmasına” cümlesi çıkarılarak yerine “5237 sayılı TCK'nın 53/3 maddesi uyarınca, aynı Kanunun 53/1-c maddesinde belirtilen kişisel hak yoksunluğunun, sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki yetkileri bakımından koşullu salıverilme tarihine kadar, diğer kişiler yönünden hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar uygulanmasına” cümlesinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 13/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.