Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19492 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 4942 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirmeHüküm : TCK'nın 37/1. maddesi atfıyla aynı Kanun'un 136/1, 29, 62, 51/1-3-6-7-8. maddeleri gereğince mahkumiyet Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi, TCK'nın 136/1. maddesinde “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmış olup, eylemin; kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak ya da belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle gerçekleşmesi hali, aynı Kanunun 137. maddesinde cezada artırım nedeni olarak öngörülmüştür. Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA'sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir. Herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul edilmekte ise de, anılan maddenin uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması için, maddenin uygulamasında, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının saptanması ve sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da ayrıca tespit edilmesi gerekir.Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada; mağdur ...'in, ablası olan ...'ü evlilik vaadiyle kandırarak, ailesi tarafından biriktirilen bir miktar parayı ablasından alıp, kendilerini dolandırdığını iddia eden sanık ...'ın, mağdurun, 26.04.2003 tarihinde, İbrahim adlı bir kişiye karşı işlediği sabit görülen dolandırıcılık suçundan mahkumiyetine ilişkin Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.02.2006 tarihli kararının ve anılan kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesi tarafından bozulmasını müteakip aynı mahkemenin verdiği 25.11.2008 tarihli kararın fotokopilerini, 08.01.2013 tarihinde, ablasıyla fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek, mağdurun öğretmen olarak çalıştığı dershanedeki öğrencilere dağıttığının kabulüne konu olayda, Mağdurun geçmişte yargılandığı ceza davasına ilişkin ve kendisinin tarafı olmadığı mahkeme kararlarını, ablası ile beraber hukuka aykırı olarak ele geçirip, başkalarına veren sanık hakkında, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden; Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın, sübuta ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 13.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.