Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 193 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 10498 - Esas Yıl 2016





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : Özel hayatın gizliliğini ihlalHüküm : Beraat Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Duruşmada katılan vekili olarak hazır bulunan ve hükmü temyiz eden Avukat ...'ün, Dairemizin 30.03.2016 tarihli tevdi kararı uyarınca, dava tarihini de kapsayan 29.09.2015 tarihli vekaletnamesini dosyaya sunduğu belirlenerek yapılan incelemede: Dosya kapsamına göre, sanığın, 14.08.2011 tarihinde evine yerleştirdiği kameralardan dolayı hakkında 28.02.2012 tarihli iddianame ile özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dava açılmasına rağmen kameraları kaldırmayıp, dünürü olan katılanın ikametine gelenleri ve bahçesinde dolaşanları izlemeye devam ettiği iddiasına konu olayda, Kovuşturma evresinde yapılan keşfe dayalı olarak hazırlanan 25.05.2015 tarihli bilirkişi raporuna ve bilirkişi raporuna ekli fotoğraflara göre; sekiz adet kameradan üçünün çekim açısının katılanın evinin önü ile merdivenini, bahçe kapısı girişini ve bahçesinde bulunan hayvan barınağını görecek şekilde ayarlandığı tespit edilmiş ise de, her üç kameranın bulunduğu yer ile katılanın evi arasında yaklaşık 40 metre mesafe olup, 10 metreye kadar teşhise yarar görüntü kalitesi olan bu kameralarla katılanın evinden çıkan ya da bahçesinde bulunan şahısların şekil olarak fark edilmekle beraber cinsiyetinin ve kim olduklarının ilk bakışta belirlenemeyecek olması, kameraların kurulduğu tarihten itibaren görüntü açılarının değiştirilmemiş olması, yurt dışında yaşayan sanığın, şikayete konu kameraları güvenlik amacıyla takdırdığına yönelik savunması karşısında, katılanın aynı iddiaları ile ilgili daha önce görülen ve sanığın beraati ile sonuçlanan Karaman 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.01.2013 tarihli, 2012/188 esas, 2013/72 karar sayılı kesinleşmiş ilamını içeren dava dosyası da dikkate alındığında, sanığın, sekiz adet kameradan üçünün yönünü katılanın özel yaşam alanına müdahale edecek şekilde ayarladığına ve katılanı sürekli gözetimi altına alarak onun özel hayatının gizliliğini ihlale yol açacak görüntüsünü veya sesini kaydetme kastıyla hareket ettiğine dair, mahkumiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, yerel mahkemece sanığın beraatine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin sübuta ilişkin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak, Hükmün esasını teşkil eden kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında, sanık hakkında beraat hükmü kurulurken, uygulanan kanun maddesinin “CMK'nın 223/2-e maddesi” olarak gösterilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususta aynı Kanun'un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hükmün ilk paragrafının, “Yapılan yargılama sonunda, sanığa yüklenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı anlaşıldığından, CMK'nın 223/2-e maddesi gereğince sanığın beraatine,” şeklinde değiştirilmesi suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 11.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.