Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 18473 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 4022 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi : Ağır Ceza MahkemesiDava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminat Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne dair hükmün davacı vekili tarafından süresinde temyiz edildiği ve davacı vekilinin talebinin reddedilen kısmı nazara alındığında davalı Hazine vekilinin buna bağlı olarak hükmü temyiz etme hakkının bulunduğu ve bu kapsamda hükmün davalı Hazine vekili yönünden de temyizi kabil olduğu anlaşıldığından tebliğnamedeki davalı vekilinin temyiz talebinin hükmolunan tazminat miktarına göre kararın kesin olması nedeniyle reddine ilişkin görüşüne iştirak edilmemiştir. Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre davacı vekili ve davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;1- Dava 466 sayılı Kanun hükümlerine dayalı tazminat istemine ilişkin olup; Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2009/256 Esas ve 2010/57 sayılı kararına göre 466 sayılı Kanunun 2. maddesindeki üç aylık sürenin başlangıcı için 21/04/1975 tarih ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına atıf yapılarak kesinleşen beraat kararından davacının haberdar olmasının aranması gerektiği ve Dairemizce benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.05.2014 tarih, 2014/141 Esas, 2014/229 sayılı kararında da belirtildiği üzere beraat veya kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların Yazı İşleri Yönetmeliğine göre süresinde tebliğ edilip kesinleşme tarihinden itibaren her halükarda 10 yıl, kesinleşmiş kararların tebliğinden itibaren ise 3 ay içinde tazminat davalarının açılması gerektiği şeklindeki kabulü dikkate alındığında, tazminat davasının dayanağı olan ... Asliye Ceza Mahkemesinin 23.03.2010 tarih, 2004/1375 Esas – 2010/160 Karar sayılı beraat hükmünün mevcut kesinleşme şerhine göre 14.04.2010 tarihinde kesinleştiği, tazminat davasının ise 09.02.2011 tarihinde açıldığının anlaşılması karşısında, dayanak ceza dava dosyası mahkemece 25.09.2013 tarihli celsede incelenerek kesinleşme şerhli karar örneğinin davacıya (sanığa) tebliğ edilmediğinin zapta geçirildiği anlaşılmakta ise de, tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasının celp edilip incelenerek, davacının bahse konu beraat kararının kesinleştiğini ceza dava dosyasından belge almak, dosyaya belge sunmak, mahsup ya da sair talepte bulunmak ve benzeri yollarla öğrenip öğrenmediği ile özellikle dosya içeriğinden davacının tutuklandığı tarihte ve halen...Hastanesinde sağlık memuru olarak görev yaptığının anlaşılması karşısında, davacının işine devam edebilmek ya da maaşının ödenmesini sağlamak için hakkında verilen beraat hükmünün kesinleşmiş örneğini ilgili kuruma sunup sunmadığının da ilgili kurumdan araştırılarak davanın 3 aylık sürede açılıp açılmadığının şüpheye yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi, 2- Dairemizce yapılan temyiz incelemeleri sırasında aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla davanın açıldığının tespit edildiğinin anlaşılması karşısında; hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış dava olup olmadığının ilgili birimlerden sorulup, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden de araştırılarak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Kabule göre de;Manevi tazminat miktarı belirlenirken objektif bir kriter olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre, tazminat davasının kesinleştiği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak bir şekilde, hak ve nasafet kurallarına uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, davacı lehine bu ölçütlere uymayacak miktarda az manevi tazminata hükmolunması, Kanuna aykırı olup, davalı vekili ve davacı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 30.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.