Mahkemesi :Sulh Ceza MahkemesiSuç : Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınmasıHüküm : Beraat Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Dosya kapsamına göre, katılana olan borcunu ödemesine rağmen katılanın kendisinden ayrıca yüksek miktarda para talep ettiğini ve borcuna karşılık verdiği senetleri kendisine iade etmeyip, bu senetlere dayalı olarak aleyhine icra takibi başlattığını iddia eden sanığın, 25.09.2011 günü, babası ile birlikte iş yerinde bulundukları sırada, yanlarına gelen katılanla yaptıkları konuşmaları gizlice kaydedip, katılanın tefecilik yaptığı iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğu ve 25.09.2011 tarihli ses kaydını delil olarak Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği, tamamlanan adli soruşturmalar sonunda, sanık tarafından ibraz edilen ses kaydındaki konuşmalar da nazara alınarak katılanın TCK'nın 241/1. maddesinde düzenlenen tefecilik, sanığın ise TCK'nın 133/2. maddesinde tanımlanan kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davaları açıldığı olayda, Şikayete konu ses kaydının çözümüne ilişkin 19.03.2012 tarihli bilirkişi raporu, anılan raporda yer alan ve taraflarca içeriğine itiraz edilmeyen konuşmalar, dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde, sanığın, yeni bir delil elde etmek amacıyla değil, kendisine haksız bir saldırıda bulunulduğu düşüncesine kapılmasının ardından ve başkaca şekilde ispatlanması mümkün olmayan bir hal içerisinde iken katılanla olan görüşmelerini kaydettiği anlaşılmakla, Sanığın, katılanın tefecilik suçunu işlediğine ve kendisinin de bu suçun mağduru olduğuna ilişkin iddiasını ispatlama ve kaybolma olasılığı bulunan delilin muhafazasını sağlama amacını taşıyan eyleminde, hukuka aykırılık bilinciyle hareket ettiği kabul edilemeyeceğinden, Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin sübuta ilişkin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak, Sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle sanığın CMK'nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine karar verilmesi gerekirken, CMK'nın 223/2-d maddesi gereğince beraat hükmü kurulması, Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının 1. paragrafının, “Yapılan yargılama sonunda, sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğu anlaşıldığından, CMK'nın 223/2-a maddesi gereğince sanığın beraatine”, şeklinde değiştirilmesi ve hüküm fıkrasındaki diğer hususların aynen bırakılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 15.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.