Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17600 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 22380 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre katılan vekilinin, sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; Anayasa Mahkemesi'nin 13/10/2012 tarih, 28440 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2011/18 Esas, 2012/53 sayılı kararı ile 08/10/2013 tarih ve 6498 sayılı Kanun kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; Yüksek Mahkemece “mülkiyet hakkı ihlali” iddiasının kabul edilmediği, ancak, hukuk devletinin temel ilkelerinden olan “belirlilik ilkesi” ne göre, kişilerin maliki bulundukları taşınmazların korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı niteliğiyle tescilli olduğunu ya da sit alanı içerisinde kaldığını öğrenmeleri gerektiği hususunun vurgulandığı, iptal hükmündeki gerekçeler doğrultusunda, 2863 sayılı Kanunun “tespit ve tescil” başlıklı 7. maddesinin 6498 sayılı Kanun ile değiştirildiği, buna göre, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararlarının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edilmesi; sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının da Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte, Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulması gerektiği; belirtilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılacağı; ilan edilmese dahi muhattapların ilgili taşınmazın sit alanında kaldığını bildiklerinin anlaşılması halinde, izinsiz yapılan uygulamalardan sorumlu olacakları, keza 6498 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanun'da yapılan değişikliklerin amacının, sit alanı tesciline ilişkin kararların, muhahattapları tarafından öğrenilmesini sağlamaya yönelik olduğu; Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde, suç tarihinde,...Koruma Kurulu'nun 14/02/1996 tarih, 5576 sayılı kararı ile 1. ve 2. derece doğal sit alanı olarak tescil edilen sınırlar dahilinde kalmakta iken ... Koruma Bölge Kurulu'nun 03-04/03/2011 tarih, 6920 sayılı kararı ile 2. derece doğal sit alanı olarak tescil edilen sınırlarda yer alan,.. ili, ... ilçesi, ... köyü, ... mevkii, 170 parsel sayılı hazineye ait arazi üzerine, izinsiz inşai uygulamalarda bulunulup, arıtma tesisinin olduğu alanda jeotermal sondaj çalışmalarının yapıldığının tespit edildiği, sanığın dosya kapsamında mevcut ifadeleri incelendiğinde, kendisinin jeoloji mühendisi olup, yaptığı işe sadece teknik sorumlu olarak nezaret ettiğini, sondaj çalışması için izin almak gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığını, ayrıca çalışma yapılan yerin doğal sit alanı olduğunu bilmediğini beyan ettiği, sanık hakkında düzenlenen iddianame içeriği incelendiğinde, sanığın yapılan inşai faaliyetlerden de sorumlu olduğu vurgulanmış ise de, dosya kapsamı itibariyle bu durumun hayatın olağan akışına uygun düşmeyip, keza, sanık tarafından da inkar edildiği, bu kapsamda, öncelikle, dava konusu taşınmaz üzerinde gerçekleştilen sondaj harici diğer inşai uygulamalarla ilgili olarak Cumhuriyet başavcılığına suç ihbarında bulunulup, ilgili şahıs veya şahıslar hakkında dava açılması halinde her iki dosyanın birleştilip, diğer yandan arazi üzerine sondaj vurmak için ilgili kurumlardan izin alınıp alınmadığı, alınmış ise işlemlerin kim tarafından takip edildiği, evraklarda bölgenin doğal sit alanında kaldığı hususunda herhangi bir ibare bulunup bulunmadığı, bölgenin sit alanı olarak tesciline ilişkin ilgili Koruma Kurulu kararının, taşınmazın bulunduğu yerde ilan edilip edilmediği, bölgenin bu vasfının çevrede yaşayan şahıslar tarafından bilinip bilinmediği, nihayetinde, inşai ve fiziki müdahale gerçekleştirilen yerin 2. derece doğal sit alanı içerisinde kaldığının sanık tarafından bilinmesi gerekip gerekmediği tereddütsüz biçimde tespit edilip; Bünyesinde koruma, uygulama denetim büroları kurulan idarelerden izin almaksızın veya izne aykırı olarak izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunanların, 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanun'un 65/4 maddesi gereğince cezalandırılması gerekeceği, bu kapsamda, suça konu taşınmazın bulunduğu yerde suç tarihi itibariyle il özel idaresi bünyesinde koruma, uygulama denetim bürosu kurulup kurulmadığı araştırılıp, eğer kurulmuş ise, taşınmazın bulunduğu yerin koruma, uygulama denetim bürosunun sorumluluk alanı kapsamında olup olmadığı hususu da tespit edilip, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeksizin, 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklere göre sanığın eyleminin suç teşkil etmeyeceği şeklindeki gerekçeye dayalı olarak ve eksik araştırma sonucu sanığın beraatine ilişkin yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi, Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepden dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak, BOZULMASINA, 11/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.